İçeride Ahlaksızlık, Dışarıda Savaş Tamtamları!
Elâzığ-Malatya Depremin de vefat edenlere bir kez daha Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Mağdur olan ailelerin en kısa zamanda yaralarının sarılmasını bütün kalbimizle temenni ediyoruz. İşte tam da burada yani evsiz barksız kalan ailelerin barınacak sığınacak bir yer bulmaları konusunda, esnafın bir sokak öte dükkanını taşımak isteyip de taşıyamaması bam başka bir sosyal yarayı gündeme getirdi.
Depremden çıkar sağlayan asalaklar, ahlaksızlar, vicdansızlar…
Ev veya dükkân kiraları, insanların ödemeyeceği kadar fahiş fiyatlarla verilmeye çalışılıyor. Bu ahlaksızlığın adına da, “Serbest piyasa ekonomisi” diyorlar. Lanet olsun böyle bir kafaya, böyle bir zihniyete. Nerede kaldı, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” anlayışı, nerede kaldı, “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” özdeyişi, nerede kaldı, “Komşunun komşuya mirasçı olacak şekilde ifade edilmesi. Hem de nerede oluyor bunlar, sosyal yozlaşmanın en az olduğu illerinden birinde Elazığ da. Bunun adına, sosyal patlama, sosyal çözülme, milli ve manevi kültüre yabancılaşma, ne dersek diyelim, ciddi bir toplumsal “ahlaksızlık” ile karşı karşıyayız.
Bir taraftan halk- devlet ile el ele olmuş, yaraların sarılması konusunda el birliği yapıyor, diğer taraftan, kapı komşusu, komşusunun yaralarını sarmak yerine, onun acısından faydalanmaya çalışıyor! Bence asıl deprem, asıl felaket bu! Maddi olarak yaralar şu veya bu şekilde sarılır. Peki, bu yara nasıl sarılır? Nasıl tedavi edilir? Sosyologlar, psikologlar, sosyal psikoloji vs. ne kadar toplumsal ilim varsa müracaat edelim. Çözüm nedir? Bu halk inandığı değerlere neden bu kadar yabancılaştı, dünyevileşti?
Bize göre çözüm, milli, manevi ve insani değerlerin yeniden hayat haline gelmesi. Bunun için de, “Yeniden diriliş” tek çözüm yoludur. İndirilen dinin toplumun bünyesine tam olarak sirayet edilmesinin sağlanmasıdır. Bunun yeri ailedir, eğitim yuvalarıdır, dini mekânlardır. Bu savaşların en zorudur. Ancak mutlaka başarılması gereken bir savaş olduğu da unutulmamalıdır.
Hele ki, emperyal güçler dört bir yanımıza benzini döküp alev alev yakmaya başladıkları bir dönemde.
Suriye’de, Orta Doğu’da, Doğu Akdeniz’de, Libya’da sıcak çatışmalar gündemde yangının ortasındayken. ABD tarafından Filistin’in işgal planı devreye sokulmuş, Kudüs, Filistin kırmızıçizgimiz derken, başımıza birde Yunanistan’ı sarmayı planlıyorlar. Bu bugüne kadar olan bütün planların en tehlikelisi, en zor olanı.
Avrupa Parlamentosunda Yunan Vekilin Türk Bayrağını yırtması skandalın ötesinde, tam bir savaş kışkırtıcılığıdır. Malum vekilin davranışı tamamen bilinçli, isteyerek ve planlanarak yapılmış bir eylemdir. Yunanistan’ın adaları silahlandırması ayrı bir tahrik.
Elbette ne Yunan Halkı ne de Türk Halkı birbirleri ile bir savaşı asla arzulamamaktadırlar. Sorun, Yunan siyaseti ve Yunanistan’ın iplerini elinde tutan emperyal güçlerdir. Böyle bir savaşın (Allah korusun) asla bölgemizle sınırlı kalmayacağı, savaşın sadece Yunanistan ile olmayacağını herkes bilmektedir. Yunanistan’a her türlü silahın yığınak yapıldığı herkesin malumu. Ayrıca bunu gizli saklıda yapmıyorlar. Peki, böyle bir savaşın galibi olur mu? Evet olur!
Emperyal güçler!
Daha önceden bahsettiğimiz GİZLİ BİR EL (adına dünyayı yöneten aileler diyelim, üst akıl diyelim, sermaye kartelleri diyelim vs.) Çin’i güçlendirerek ABD de ki muhaliflerine savaş açtı. Çin hiç umulmadık bir şekilde güçlendi, ABD nin rakibi oldu. Sermaye savaşını malum aileler kazandı. Çin’in eski haline gelmesi için düğmeye basıldı. Malum virüs ile dünyaya müthiş bir korku salarak Çin Ekonomisine en büyük darbeyi vurdular. Çin Ekonomisi durma noktasında. Ardından iflaslar ve beklenen son ÇÖKÜŞ. Bilinçli bir şekilde Çin’e yapılan bir operasyondu bu virüs belası. (Çin’in uğradığı bu ekonomik çöküş elbette Türkiye’yi ekonomik olarak olumsuz bir şekilde etkileyecek. Doğu Türkistan da yapılan zulmün bir bedeli olarak görür müyüz? Bu ayrı bir çalışma konusu)
Bütün bunlar olup biterken, düğmeye basan O GİZLİ EL, kesin bir şekilde bölgesel güç olan Türkiye’ye ayar vermeye çalışmakta. Bunun içinde Türkiye’nin başına olmadık belalar musallat etmekte. Filistin’inin işgal planı, Yunanistan’ın kışkırtıcı tavrının zirve yapması, hiçbir şekilde yan yana gelmesi mümkün olmayan devletlerin yan yana gelmesi, çıkarlarına aykırı olduğu halde BM tarafından kabul edilen hükümeti değil, terörist Hafteri desteklemeleri, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yalnız bırakılmaya çalışılması vs. Bunların hepsinin aynı anda olmasını asla tesadüf ile açıklanamaz.
O halde Türkiye çok dikkatli hareket etmelidir. Attığı veya atacağı her adımı defalarca düşünmeli. Satranç tahtasındaki hamlelerini çok iyi yapmalı. Yanlış bir hamle ortalığı yangın yerine, kan gölüne çevireceğini unutmamalıdır.
Dünya da ki dengeler değişiyor. Kartlar yeniden karılıyor. Emperyal güçlerin hâkimiyet alanları yeniden belirleniyor.
Bize düşen veya yapmamız gereken ise, her türlü, fikri, siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal farlılıkları bir köşeye bırakıp, milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirip kenetlenmemizdir.
UNUTMAYALIM! BAŞKA TÜRKİYE YOK!
GÜÇLÜ VE MUHTEŞEM BİR TÜRKİYE İÇİN KENETLENME ZAMANI…
İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.