Hür irade bir illüzyon mu? - 4
Kulun mecazi anlamda bir gücü bulunmakla birlikte bunun fiilin meydana gelmesinde herhangi bir etkisi yoktur. Ağaçların meyve vermesi, suyun akması, güneşin doğması neyse insanın fiilleri de odur.
wHicri II.asrın başlarında ortaya çıkan Mu’tezile akımının imamları ise insanın fiillerini hür iradesiyle ve kendi gücüyle meydana getirdiği iddiasındaydılar. İnsanın fiillerinde hür olduğu fikrinin ilk temsilcilerinden Ma’bed el-Cüheni, Gaylan ed-Dımışki’ye ve daha sonra Amr b. Ubeyd ve Vasıl b. Ata’ya göre; kader diye bir şey yoktu, bütün işler insanın kendi iradesiyle yapılır, insan kendi eylemlerini kendi bilgisiyle bizzat kendisi takdir ederdi. Allah’ın ezelde insanın fiillerini takdir etmesi, insan fiilleri üzerinde herhangi bir müdahalede bulunması söz konusu değildi. Allah insana özgür bir irade verip fiillerinden dolayı onu sorumlu tutmasaydı, Allah’ın insanları suç işlemeye zorlayıp, sonra da bundan dolayı insanları cezalandıracağı bir durum söz konusu olurdu ki, bu Allah’ın adaletiyle bağdaşmayacak bir sonucu doğururdu.
Emevi’ler devrinde yükselen bu kaderiyye-cebriyye tartışmalarının pratik/siyasi bir anlamı vardı. Emevi’ler işledikleri günahları, yaptıkları zulümleri meşrulaştırmak, biraz da halkta oluşan infiali hafifletmek için cebriyyeci görüşleri ileri sürmüşlerdi. Kendilerini şöyle savunuyorlardı: Böyle oluyordu çünkü Allah böyle yazmıştı. Olanlara isyan etmek kadere isyan anlamına gelirdi. O yüzden yapılacak tek şey yaşananları sineye çekmekti.
Bu kelâm tartışmasının daha sonraki asırlara ve nihayet günümüze yansımalarını incelemeye “inşallah” devam edeceğiz.
s. cenap Baydar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.