Herkesin Haklarının Korunduğu Bir Türkiye İçin…
İslam’da insan haklarından söz açıldığında, sadece Müslümanın değil, gayri-müslim, zengin, fakir, memur, işçi, esnaf, amir veya hangi din ve mezhebe bağlı olursa olsun, hangi işle iştigal ederse etsin, herkes eşittir, eşit haklara sahiptir. İnsanların canı, malı, namusu, dininin yanı sıra din ve vicdan özgürlüğü, yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği de koruma altındadır.
İslam’da bütün bunlarına hepsine birden, “Kul Hakkı” denmiştir. Yani Müslümanın veya gayri-müslimin değil bütün insanların hakları söz konusudur. Ve bu hak kutsal sayılmıştır. Bunu ihlal etmenin büyük günahlardan olduğu ifade edilmiştir.
İslam Medeniyetinin temelinde, hak, hukuk, adalet, emanet ve insani değerler vardır. Adalet Kur’an’ın asli unsurlarından birisidir. Adil olmak, hak ve hukuka uygun davranmak, herkesin hakkını gözeterek doğruluktan ayrılmamak, dürüst ve tarafsız olmak, insan olmanın, mümin olmanın gereğidir.
Ayrıca İslam, özellikle, barışın, hürriyetin, adaletin, kardeşliğin, dostluğun, insan hak ve hukukuna saygı gösterilmesinin ifadesidir.
Yukarı da saydıklarımızın tamamı, çok daha fazlası Kur’an’ı Kerimde birçok ayette ve Peygamberimizin sözlerinde emredilmiş, aksi davranışlar kesin bir dille yasaklanmıştır.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” buyurulmuştur.
Bahsedilen konular herkesin bildiği ama bir türlü gerçek anlamda hayata geçirilemediği mevzulardır. Herkes haktan, hukuktan, adaletten, barıştan insan hak ve özgürlüklerinden bahseder ama öncelikle kendisi bahsettiklerine uymaz.
Kesin bir dille ifade etmiş olalım ki bunlara uymak ve hayata geçirmek mümin olmanın, insan olmanın özellikleridir. Aksini yapmak ise ne İslam’la ne Müslümanlıkla ne de insan olmakla alakalı bir durum değildir.
Gelelim bilinen bütün bunları neden tekrar ettiğimize!
İnsan olarak öncelikli hedefimiz; “Herkesin Haklarının ve Onurunun Korunduğu Bir Türkiye”
Kim ne derse desin veya hangi söylemlerin, hangi ahlaki değerlerin arkasına sığınırsa sığınsın, biz, bize emrolunduğu gibi dosdoğru olmak zorundayız. Şayet kendimize, “Mü’min” diyorsak, insanız diyorsak.
Belediye başkan adayları partiler tarafından bir bir açıklanmaya başladı. Elbette merak ediyoruz hangi kriterlere göre adaylar belirlendi. Şayet yukarıda yazdığımız özelliklere göre adaylar belirlenmişse bir sorun yok. Aksi bir durum da ise yani adaletin olmadığı, haksızlığın, ahlaksızlığın yolsuzluğun, hukukun ve insan onurunun hiçe sayıldığı bir durum söz konusu olursa bundan sadece o yöre insanı değil, bütün Türkiye’nin etkileneceği unutulmamalıdır.
Bundan dolayıdır ki, titiz, hassas, öncelikler belirlenerek yapılan aday tespiti, vatanın, milletin ve devletin hayrına olacağı asla unutulmamalı.
Bu kriterlere göre belirlenen adaylar seçildikleri takdirde uygulamaları ile de aynı hassasiyeti gösterirlerse hem kendileri hem kendilerini seçenler dua ve takdir alacaklardır. Aksi halde beddualar göğe yükselirse ki hiç kimsenin iflah olmayacağı herkesin malumu.
Allah bunun hesabını birçok şekilde öyle bir sorar ki kendisi bile neyin nereden geldiğini anlamaya fırsat bile bulamaz.
Bir ili, bir ilçeyi, bir beldeyi yönetmeye talip olmak, makam- mevki sahibi olmak belki gururumuzu okşar ama ateşten gömlek giydiğimiz de sorumluluklarımız da asla unutulmaması gerekir.
Fazla söze gerek yok. Bütün adaylar hangi siyasi partiden olursanız olun sadece ama sadece, hakkı, adaleti, hukuku, barışı tesis edin. Herkesin haklarının ve onurunun korunduğu bir Türkiye için mücadele edin, çalışın, uğraşın, sizleri ellerimiz patlayıncaya kadar alkışlayalım. Onurla, gururla, hatırlanın.
Aksi halde lanetle anılmak sizin için kaçınılmaz sondur. Tercih sizindir.
Ya halkın başının üzerinde yeriniz olur ki bu yıllarca belediye başkanı olmanız demektir veya ayaklarının altında olursanız ki ne siz ne de yedi sülaleniz rahat yüzü göremez.
Bizden söylemesi…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.