HER DİN BİR SAYGINLIGI VE HÜRMETİ GEREKLİ KILAR
Dinler arası diyalog Batılı ve İslam ülkeleri arasında yıllardır konuşulan dile getirilen zaman zaman çeşitli uygulamalarla kamu oyunda yer alan bir süreçtir. Fakat algısal olarak dünyada din savaşlarına dönüşmüş gibi bir diyalog savaşı var. Her din ve inanç sistemi kendi içinde bir saygınlığı ve hürmeti gerekli kılar. İnanç botunun hak kitabında kucaklaşma yazıyorsa, ötekileştirmeme yazıyorsa buna harfiyen uyulması gerekir.
Fakat şu durumda dinler arası diyalog belli bir noktaya geldiği zamanlarda çözüme yaklaşıldığı süreçlerde hep tek taraflı olarak batı dünyası, Yahudi lobisi tarafından sabote edilmeye çalışılmıştır. Bu diyalogları gerçekleştiren devlet yönetimleri de çeşitli sebep ve bahanelerle yıkılmaya değiştirilmeye çalışılmıştır. Bugün İslam ülkelerindeki saldırıların ana kaynağı, Türkiye’de gerçekleşen siyasi ve sokak saldırıların ana kaynağında hep bu konu yatmaktadır.
Dünyada silah sanayisini devam ettirmek isteyen bazı çevreler bu işlerin gerçekleşmemesi için yani İslam dünyasının batıyla barışıp sorunsuz bir şekilde dünya düzeninin devam etmemesi için çaba göstermektedirler. Yakın bir zamanda Fransa’da gerçekleşen saldırı sonrasında gerçekleştirilen teröre karşı birlikte olma yürüyüşünde görünen tablo aslında tüm dünyada bu diyaloğun devam etmesi yönünde bir göstergedir.
Fakat katılımcılara baktığınızda oyunun içinde olan da var, yön veren de. Samimi duranları fark ettiğimiz gibi, eli kana bulaşmış olup orada boy gösterenleri de fark ediyoruz.
Saldırı ve insan canına kastetmenin inanç değerleriyle bağdaştırılması kadar çirkin bir şey olamaz. Özellikle kucaklayıcı olan bir din için böyle bir oyun tutmaz. Bu güne kadar üzerinde oyun oynanan devletler ne yazık ki İslam devletleri olmuştur bunun da bir sebebi vardır.
Ölümün olduğu, zulümün olduğu her yerde mazlumun yanında olmak gerekir. Bugün mazlum olan Fransızlar, Dün Arakan’lılar, Suriyeliler, Mısırlılar, ötekileştirmeden Fransa’daki yürüyüşe katılan renkli mozaik gibi mazlumun her zaman yanında duran bir duruşumuz var. Bu duruşun aynısını ruhen bedenen ve manen diğer din mensuplarından da bekliyoruz. Bir taraf sükûnet ve samimiyet derken bir tarafında ateşe odunla gitmesi kurulan oyunun bir sonraki aşamasıdır. Ülkemizde bu oyunun temsilci kuruluşları ne yazık ki var, düne kadar aynı secdeye baş koyanlar bugün global çaplı şer oyununun bir parçası oldular. Ne yazık ki adeta şeytanın şerrine ortaklık ediyorlar.
Peki İslam dünyası bu oyunun neresinde?
İslam dünyasının içinde bulunduğu ekonomik yapının sosyal yapının bilimin ilimin bu ülkeler tarafından , bu ülkelerin yönetimleri tarafından tekrar gözden geçirilip biz neredeyiz sorusunun sorulması gerektiğine inanıyorum. Bu soru o ülkeleri yönetenler tarafından cevaplandırıldığında batılı ülkeler tarafından neden hedef alındıkları kendiliğinden ortaya çıkacaktır.
Bugün yaşananlar aslında bugünün olayı değil, bu yüzlerce yıl geriye gidilip İslam’ın yer yüzüne indiğinde ortaya çıkan bir sorundur. Son din olması münasebetiyle bütün insanlığın İslam’a tabi olması karşı dinler tarafından hep eleştirilmiş bir türlü kabul edilememiştir. İslam dünyasına olan saldırılar hakaretler, sapkınlıklar, küçük düşürmeler ve mümine verilen zarar her dönemde farklı şekillerde ortaya çıkmıştır. Bu kimi zaman bir İslam devletinin yıktırılması, kimi zaman bir savaş sırasında İslam devletinin yalnız bırakılması, kimi zaman düşünce olarak dünyada İslam’ı ve Müslümanı yalnızlaştırmak olarak ortaya çıkmıştır. İslam dünyasının tek yekûn tek vücut hareket edevilmesi için on yıllardır yapılmaya çalışılan birlikte olma mücadelesi zaman zaman batılı emperyalistlerin dolduruşuna gelen bazı İslam ülkeleri tarafından da sekteye uğratılmıştır. Bu durum batılı emperyalist güçlerin İslam’ı ve Müslümanlığı bitirmeye çalışan ve dünyada tek bir Müslüman kalmayana kadar mücadelemiz devam edecektir diye yıllardır haykıran sapkın düşünce sahibi grubun ekmeğine maalesef yağ sürmektedir. Günümüz dünyasında eğitim teknoloji ekonomi vb. konularında zayıfsan ezilmeye mahkumsun.
İslam dünyası kendi içinde birlik ve beraberliğini sağlamalı, İslam dünyasının dünyada islam dininin en geçerli ve en kutsal din olduğunu, insanlığa hizmet eden bir din olduğunu barışçı bir din olduğunu, ötekileştirmeden tüm insanları eşit gören, şefkatli bir yapıda olduğu algısını oluşturması gerekmektedir. İslam dünyasının kendi geçmişiyle barışıp aslında dünyadaki bugün batılı emperyalistlerin sahip olduğu tüm güçlerin ilk önce Müslümanlar tarafından keşfedildiğini ve başarıldığını ve bugün batılı emperyalistlerin sahibi olduğu gelişmişliğin ana kaynağının islam olduğu gerçeğine kendileri inanmalıdır. Aksi taktirde kendisi olamayanlar başkaları olurlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.