Hepimiz ihmalkarız, hepimiz suçluyuz!
Geçtiğimiz hafta Kütahya’da yaşanan bir olay hafızamdan çıkmıyor.
Bir evde yangın çıkmış,
Yangında biri 6, diğeri 3 yaşında olan iki kardeş, yaşamlarını yitirmişti.
Küçük kardeşler kapı üzerlerine kilitli olduğu için yangından kaçamamışlardı, kendilerini dışarı atamamışlardı.
Gündüz saat 11.00 sıralarında Börekçiler Mahallesi Üçler Sokak’ta ki iki katlı gecekondunun birinci katında meydana gelen yangın olayında 2 küçük yavrunun feci şekilde hayatlarını kaybetmiş olmaları medyamızda kıyıda köşede ancak yer bulabildi.
Bunda da annenin “ihmali”ne vurgu yapılıyordu.
Annenin “ihmali” vardı, çünkü kapıyı çocuklarının üzerine kilitlemişti!
Acılı Anne D.Y. hakkında bir de soruşturma başlatılmış mıdır bilmiyorum. Benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta, o annenin neden kapıyı çocuklarının üzerine kilitleyerek dışarı çıktığıdır.
Evet neden?
Anlatayım:
28 yaşındaki anne D.Y., 2 küçük çocuğuyla birlikte eşinden ayrı yaşamak zorunda kalmış biri.
Yani başlarında bir eş, bir erkek, bir baba yok. Haliyle gelirleri de bulunmuyor.
D.Y., ekmek parası için, çocuklarının iaşesi için çalışmak zorunda.
Peki ne iş yapabilir?
Elinden ne geliyorsa.
İşte o da elinden bir tek temizlik işi geldiği için, evlere temizliğe gidiyor.
Çocukları küçük ve muhtemelen emanet edecek kimsesi olmadığı için, kapıyı üzerlerinden kilitliyor; dışarı çıkıp, kendilerini tehlikeye atmasınlar diye.
Yani başka çaresi yok.
O gün de öyle yapıyor.
Sonrası malum…
Evde nedeni belirsiz bir şekilde yangın çıkıyor…
Çağırılan itfaiyenin çabası sonuç vermiyor.
Kütahya Belediyesi itfaiye ekipleri evde iki kardeşin cesediyle karşılaşıyor.
6 yaşındaki Berat ile 3 yaşındaki kardeşi Berkay bu şekilde yaşamlarını yitiriyor.
O an olay yerine gelen anne D.Y., sinir krizleri geçiriyor.
Ev gitmiş, eşyaları gitmiş ne gam!
Kuzuları gitmiş, kuzuları; Berat’ı, Berkay’ı…
Annenin acısını yaşamayan bilemez.
Üstüne bir de kendini suçluyor belki, kapıyı üzerlerine kilitlemek zorunda kaldığı için. Ölümlerinden kendini sorumlu tutuyor belki de…
Oysa, bu olayda genel anlamda tüm insanlığın “sorumsuzluğu” sözkonusu, “ihmali” var bana göre.
Bir kere o kadın 2 küçük çocuğu ile neden sahipsiz? Eşi, akrabaları nerde?
O kadını, 2 küçük çocuğunu başkaları da mı görmemişti; yaşam mücadelelerini, iaşe ihtiyaçlarını?
Devletimiz, belediyemiz, ilgili STK’lar, hayırseverler görmemiş miydi; bu kadıncağız ve yavrularına “nasıl geçiniyorsunuz” diye bir soran olmamış mıydı?
O kadına “evin kapısını çocukların üzerlerinden kilitleyip gidiyorsun, başlarına bir iş gelmesin” deyip, yardımcı olmaya çalışan kimse mi olmadı?
Konu komşuları o küçük yavrulara yuvalarını açmamışlar mıydı, anneleri temizliğe gittiğinde?
Biz gazeteciler olarak, D.Y. ve benzeri ailelerin çaresizliğini gerektiği oranda görüp, gündeme getiremiyor muyuz?
Kafamı kemiren sorular, sorular…
Sonuç:
Hiç kimse tek başına anne D.Y.’nin “ihmali”nden söz edip, kenara çekilmesin boşuna.
Hepimizin sorumsuzluğu var bu olayda.
Hepimiz ihmalkârız, hepimiz suçluyuz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.