Ahmet Erdem

Ahmet Erdem

Haksız mıyım ama…

Haksız mıyım ama…

Türkiye ne badireler atlattı da şu şehirleşme sorunlarını bir türlü aşamıyor.

Demokrasi, teknoloji, sağlık, turizm gibi birçok konuda resmen çağ atladık. Özellikle son 15 yıldır bunu ziyadesiyle hissedebiliyoruz. Geç kalınmış olsa da milletçe senelerdir hasret kaldığımız günleri bir bir yaşamaya başladık şükür…

Amma artık dört dörtlük bir ülkeyiz enaniyetine de fazla kapılmamak lazım. Çünkü sorunlarımızın tamamına çare bulunmuş değil. Nedense şehirleşme ve sosyalleşme de yaşadığımız sıkıntıları bir türlü aşamıyoruz. Hâlâ balkondan sağlam bir atlayışla karşı binanın balkonuna ulaşabilecek konumdayız. Binalar birbirine maalesef o kadar yakın. Asfaltlar yamalı bohça. Arabası olanlar ayda bir ön takım değiştirmek için sanayiyede. Karayollarında bizim kadar rögar kapağı olan başka bir ülke yoktur. Bu kadar rögar kapağımız olmasına rağmen, yağmur yağdığında yollar neden dünyaca ünlü tatil meskeni Venedik’e dönüyor onu da anlamış değiliz. Daha 3 gün önce atılan asfaltı tekrar delmesek rahat edemiyoruz. ‘Asfalt yama ekibi’ gibi bir ekip sadece bizim ülkemize mahsus olsa gerek.  Kısacası altyapı ve şehirleşme sorunumuz had safhada.

Şehirler arası yollara diyecek fazla sözüm yok. Ancak belediyelerin biraz daha planlı çalışması ve bilinçli hareket etmesi gerek. Belediyecilik çöp almak, su parası toplamak, yılda 3-5 kere asfalt atmak değildir. Bir semtin ya da ilçenin A’dan, Z’ye imarına çalışmak, hizmetinde olmak demektir. Pazar alanıyla, otoparklarıyla, parsellere düzenli bir şekilde oturtulmuş, ferah konutlarıyla, düzgün asfaltıyla, parklarıyla bahçeleriyle, düzenli trafiği ile bir düzen tesis etmek demektir. Belediyecilikte mimarlar, mühendisler sıkı çalışacak. Vurdukları her kazmada bundan seneler sonra ne olabileceğini hesap etmek zorundalar. Arsa sahipleri zarar etmesin, kişilerin ya da kurumların maddi kayıpları olmasın diye planlar çizilir, kılıfına uydurulmaya çalışılırsa bu tür sıkıntılar hiçbir zaman bitmez.

Kaldırım üzerindeki arabalar, yollara saçılmış çöp torbaları, yağmur ya da kar yağdığı zaman felç olan trafik bunlar artık tarih kitaplarında yer almalı. Yıl olmuş 2017.. Yakışmıyor…

Bunları siz de görüyorsunuzdur. Bir yol üzerinde çalışma yapılıyor, kazılıyor parçalanıyor. Çalışma bitiyor, çukur kapanıyor. İki gün sonra bir başka çalışma, tekrar vur kazmayı. Elektrikçinin doğalgaz hattından, sucunun elektrik tesisatından haberi yok. Eline kazmayı alan vuruyor. Bazen biri diğerinin hattını patlatıyor. Uğraş dur.. 

Yolun tam ortasında yer alan rögar kapaklarından kaçmakta bizim insanımızın üzerine yok. Bazı yollarda sekiz çize çize yol alıyoruz. Niyetim ukalalık yapmak değil. Mimar ya da mühendis de değilim ama benim bildiğim yol balık sırtı yapılır, tahliye kapakları da yolun kenarında olur. Ne yol ortasındaki kapaklar amortisör patlatır, ne de yağmur yağdığında sel baskınları yaşanır.

Bir diğer mevzu, senede bir kere bakım için belki mazur görülebilir ama onun haricinde artık elektrik ve su kesintisi diye bir şey olmamalı. Elektrik voltajlarının düştüğü, bazı vatandaşların elektronik cihazlarının zarar gördüğü bölgelerinin olduğunu biliyorum. Şu an oturduğum evde hiç olmazsa haftada iki sefer 2-3 saat süreli su kesintisi oluyor. Söyledim yıl 2017! Yakıştıramıyorum.

Hele şu anayolların kenarındaki zavallı ağaçlar yok mu? Senede kaç kere sökülüp yerine yenileri takılıyor bilemezsiniz. O tutmadı bir de bunu yetiştirmeye çalışalım. Olmadı bir daha dikelim. Egzoz gazının, günlük akan trafiğin içinde, 1 metrelik doldurma toprak alanda bitki yetişir mi Allah aşkına… Bakımı dert, sulaması dert… Ne kendinize, ne de güzelim yeşile eziyet etmeye gerek yok. Bu güzelim ağaçları daha elverişli yerlere dikelim. Varsın refujları, sünî olanlar süslesin.

Gelelim asıl mevzuya. Tabi işin bir de diğer yönü var. İyi bir şehir için iyi belediyelere ihtiyaç olduğu kadar duyarlı vatandaşa da ihtiyaç var. Eğer halk duyarsız ise,  300-500 kişilik belediye ekibi milyonlarca insanın ihtiyacına yetişemez. Bu sebeple her ferdin o ilin ya da ilçenin belediye başkanıymış gibi duyarlı davranması gerekir. En basitinden belli kurallar tespit edilmiş ve uyulması gerekiyor. Çöplerin atılması, atılmaması gereken saatler var. Arabanızı park edebileceğiniz, edemeyeceğiniz yerler belli. Esnafın ticareti nasıl yapacağında tereddüt yok. Çarşıda pazarda uyulması gereken kuralları da… Çoluk çocuğumuzun parklarda bahçelerde nasıl oynayacağı, kamu malını nasıl kullanması gerektiğini bilmeyen yok. Kullandığımız toplu taşıma araçları hepimizin, onları kendi aracınız gibi koruyup kollamazsanız, yarın kendi eserimiz olan hurda araçlarla yolculuk yapmayı hak etmiş oluruz.

Velhasıl kelam elhamdülillah ülkemizin imkanları çok geniş. Devletin parası var. Belediyelerin istedikleri yatırımları kolayca gerçekleştirebilecek ekipmanları da, bütçeleri de. Öyleyse güzel memleketimin tek ihtiyacı, plan ve proje dahilinde çalışan belediyeciler, yapılanı muhafaza edecek duyarlı vatandaşlar…

Haksız mıyım?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR