Bu haftaki yazımda Şırnak’ta edindiğim izlenimlerden paylaşımlar yapacağım. Bu paylaşımların belirli bir farkındalık oluşturarak Güneydoğu siyasetine katkı sağlamasını temenni ediyorum. Özellikle OHAL kapsamında yürütülen güvenlik sağlama ve devlet otoritesini sağlamlaştırma noktasında bazı ipuçları sunacağım. 
Öncelikle terörle mücadeleyi ele alalım. Gerek Şırnak’ta gerekse bölgenin genelinde sıkı bir güvenlik önlemi alındığını söyleyebilirim. Bölgede asker ve polis deyim yerindeyse kuş uçurtmuyor.  OHAL kapsamında artırılan güvenlik önlemleri bölgede görülen terör sorununu çözmek adına en etkili adımların başında geliyor. Bölge vatandaşı Kürk açılımı sürecinde yaşanan otorite boşluğunun tekrar yaşanmaması için OHAL’in gerekli olduğunu dile getiriyor. Bununla birlikte terör örgütü PKK’nın olumsuz etkilerinden ve baskılarından korunarak devletin şefkatli kolları altında yaşama arzusuna yaklaşmanın verdiği olumlu havadan bahsetmek mümkün. Fakat bu olumlu hava içerisinde hissedilen bir endişenin varlığından da söz etmeliyim. Bölge insanı OHAL son bulduğunda tekrardan terör baskısını hisseder miyiz acaba diye endişe duyuyor. Kürt açılımı döneminde büyük zorluklar yaşayan halk, o günleri kabus gibi anlatarak devletin caydırıcı gücünün hissedilmesi bölgede en öncelikli ihtiyaçlardan olduğunu belirtiyor. 
Güneydoğu bölgesinde HDP’nin etkisini ve aldığı oy oranlarının yüksek olmasının nedenlerine yönelik bazı araştırmalar yaptım. Buna göre; özellikle Şırnak ve çevresinde görüştüğüm herkes oyların baskı ve korku siyaseti ile HDP’ye verildiğini söyledi. Sandık görevlilerinin tehdit edildiğini hatta sandığa yaklaşmalarının bile engellendiği ifade ediliyor. HDP temsilcilerinin kontrolündeki seçim sandıklarında insanların hür irade ile herhangi bir partiye oy vermeleri engellenmiş ve seçmenler tek tercihe mecbur kılınmış. Bundan anlayacağımız, Güneydoğu’da baskı ve tehditlerle insanların oylarının gasp edildiğidir. Eğer vatandaşlar özgür iradeleriyle oylarını kullanabilirse oy oranlarının bir hayli değişeceği ortaya çıkıyor. 2019 seçimleri için alınacak tedbirler arasında bunların da göz önünde bulundurulması oldukça önemlidir.
Şırnak’ta görüştüğüm Uludere Ak Parti İlçe Başkanı Fikret Demir önemli anekdotlar paylaştı. Kendisinden önceki ilçe başkanları PKK ve HDP’nin baskılarına dayanamayarak görevlerinden istifa etmişler. Kendisi de tehditler almasına rağmen çapulculara meydan vermeyeceğini ve davasından vazgeçmeyeceğini söylüyor. Cesareti ve azminden dolayı kendisini takdir ettiğimi buradan da belirtiyorum. 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişiminin ardından Uludere sokaklarında vatandaşların eline Türk bayrağı vererek bunların dalgalanmasını sağladıklarını söyleyen Demir, son 30 yıldır böylesine bir olaya şahit olmadıklarını belirtti. “30 yıl sonra Uludere’de insanlar ellerine Türk bayrakları aldı ve bunu sokaklarda dalgalandırdı” diyen Ak Parti Uludere İlçe Başkanı Demir, bu olayı bölgede devlet millet bütünlüğüne kanıt olarak gösterdi ve bu anlamda olumsuz havanın tersine döndüğünü ifade etti. Terörle mücadelede herhangi bir gevşeme olmadan sonuna kadar sürdürülmesi gerektiğini de dile getiren Demir, açılım sürecinde düşülen hataları hatırlatarak mücadelede kararlılığını önemine vurgu yaptı. İlçe Başkanı, bölgede bir güvenlik zafiyetinin olmadığını, bunun için kamu görevlilerinin çekinmeden buraları tercih edebileceklerini söyledi.
Şırnak’ın kırsal kesimlerinde koruculuk birçok ailenin geçim kapısı haline gelmiş. Ancak korucular aldığı maaşların düşük olmasından şikayet ediyor. Bölgeyi iyi bildikleri için operasyonlara askerin önünde gittiklerini söyleyen korucular asgari ücret dolaylarında bir maaş aldıklarını ve bunun kendilerine yetmediğini söylüyor. Bölgede birçok korucunun bankalardan ihtiyaç kredisi çektiği yönünde bilgiler edindim. Korucular aldıkları maaşın yaptıkları işi karşılamadığını söylüyor ve maaşlarının iyileştirilmesini talep ediyorlar.