Görüntüyle Eğitmek
Görüntünün sözün önüne geçtiği, görselliğin ve imajın her şey olduğu bir çağda yaşıyoruz. Sokaktan eve kadar yaşadığımız bütün ortamlarda bizleri etkilemeye yönelik görsel bir bombardımanın altında zihnimizde yeni imajlar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Böylece içsel olanın itildiği, görsel olanın ön plana çıkarıldığı, insanın sokağa, çarşıya davet edildiği gizli göndermelerin dünyasına davet ediliyoruz. Ünlü Rus sinemacı Andrey Tarkovski’nin ifadesiyle; “Resimler, görsel izlenimler bunu sözcüklerden daha iyi başarırlar. Özellikle de ‘söz’ün efsunlu ve büyüleyici boyutunu yitirdiği, bir zamanlar sahip olduğu sihri elimizden kaçırdığı günümüzde… Haberlere boğuluyoruz ama hayatımızı değiştirebilecek en önemli mesajlar bize ulaşmıyor”( 1-KURBAN, Andrey Tarkovski, Dönemli yay. İst.1988.sh.175)
İşte bu noktada bir Müslüman için eğitim felsefesinde imajinal değerlerin olumlu ve olumsuz anlamda birçok etkisi vardır. Ve bu yüzden Yunus Emre’nin mısralarını şöyle tebdil ettiğimizde hak verilecektir herhalde; Görüntü ola kese savaşı, görüntü ola kestire başı.
İmajlar ve isimlerin felsefesini Allah’ın Adem’e isimleri öğretme sürecinden bakarak çözümleyebiliriz. İlahi vahiy dil’in oluşmasında ve anlam dünyasının zenginleşmesinde insanlık tarihine bakıldığında ana motiflerden birisi olmuştur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “O, insanı yarattı ve ona beyanı öğretti”(er-Rahman 55/3-4) buyrulmaktadır. Hatta ilk yazının bulunması Sümerlere veya Mısırlılara atfedilse de biz Hz. Adem’e inen ilk suhufla insanlığa yazının da bahşedildiğini söyleyebiliriz. Belki de bu yüzden Tarih dersinde yazının ilk bulunuşu buradan başlatmalıyız ama gel gör ki tarih anlayışımız pozitivist bir dünyadan yani batıdan ithal edilmiş olup bu anlayışta peygamberlere, azizlere ve evliyalara yer yoktur.Halbuki tarihi olayların ana motivasyonları onları sözleri ve teşvikleri olmuştur. Ana meselemize dönecek olursak Kur’an’ın dil alanında bir mucize olduğunu ve var olan Arapça’yı adeta yeniden ihya edip nasıl zenginleştirdiğini de unutmamak gerekir. Keza kendi dilimizde de Kur’an-ı Kerim ve İslam kültüründen gelen birçok kelime ve kavram vardır.
Kısaca Kur’an ve Sünnet temelli bir bakış açısıyla başta görüntü dünyası olmak üzere batının TV ve sinema ile oluşturmaya çalıştığı imajinal değerlerin ruh dünyamızda oluşturmak istediği etkiyi ölçüp, tartabiliriz. Batı’da ve ülkemizde sözde sadece insanları eğlendirmek için üretilen sesli ve görüntülü medyaların aslında her yaştan insanı informal bir eğitim sürecinden geçirdiğini ortada. Bunun yerli versiyonlarının kimi zaman olumlu yansımasını da görmüyor değiliz. Örneğin yüzlerce vakıf ,STK, cemaat ve tarikat belki gençliğe peygamber sünneti olan sakalı istediği oranda yaygınlaştıramamıştır ama Kanuni’yi anlatan Muhteşem Yüzyıldan sonra başta gençlik olmak üzere toplumda uzun sakallı insan sayısında bir hayli artmış olmuştur. TV’yle eğitim böyle olsa gerek. Elbette dizinin sünneti değil klişe bir durumu yansıttığı bırakılan sakalların sünnetle alakası olmadığı söylenebilir el hak öyledir de ama sonuçta böyledir.19.yy.’dan itibaren filmlerden ve ya TV Starlarından etkilenerek hayat felsefesini oluşturan bir gençlik profiliyle karşı karşıyayız. İşte bu süreçte Müslüman bireylerin değerlerini hangi kaynaklardan etkilenerek oluşturdukları özellikle çocuklarının eğitiminde nelere dikkat etmeleri gerektiği önem kazanmaktadır. Bundan kurtuluşun tek yolu vardır; Geleceğimiz için film çekmek dizi üretmek. Gerisinin ağlama ve sızlanma olduğunu göreceksiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.