GERÇEK KİMLİĞİ VE GÖREVİ İLE CAMİLER
Camiler, Müslümanların gerek yerel ve gerekse genel anlamda her türlü sorunlarını tartışıp sonuca bağladıkları karar mekânları oldukları gibi ekonomik, sosyal, siyasi kararların alınıp uyguladıkları, hayata geçirdikleri kutsal ve sivil mekânlardır. Camiler başlı başına birer eğitim ve irfan mektebidir.
İslâm, muhteşem ve muazzam bir medeniyet kurmuştur. İslâm medeniyeti cami merkezlidir. Başka bir deyimle İslâm medeniyetinin doğuş yeri camidir. Cami, öteki adıyla mescid, günümüz Türkiye’sinde insanların bir birinin yüzüne bakmadan, belirli zaman aralıkları ile yan yayana dizilip, eğilip kalktıkları, sonra sessizce terk ettikleri mekânlar olarak algılanmaktadır.
Hz. Peygamber (s) Mekke’den Medine’ye yaptığı tarihi Hicreti henüz tamamlamadan, Medine’ye varışından kısa süre önce Kuba’da ve yolculuğunu tamamladıktan hemen sonra Medine’de öncelikle birer mescid inşa etmiştir. İslâm’ın erken döneminde tüm devlet işleri Mescid_i Saadette yürütülmüştür. İslâm Devletinin ve Medeniyetinin temelleri Hz Peygamber tarafından mescitte atılmış ve sonraki dönemlere model oluşturmuştur.
Mescid, Arapça’da “eğilmek, tevazu ile alnı yere koymak” anlamına gelen “s-c-d” kökünden “secde edilen yer” anlamında bir mekân ismidir. Secde namazın rükünleri içinde en önemlisi, Kur’an’a göre insanın daha ilk yaratılışında şahit olduğu bir hürmet ifadesidir.(Bakara, 34)
İslâm’ın temel kaynağı Sünnet ve Kur’an-ı Kerim, cami karşılığı olarak mescid kelimesini kullanılmaktadır. Camiler, İslâm fıkhında ayrı bir konuma sahiptir.
Kur’an-ı Kerim’de (Cin Suresi 18. Ayet) “Gerçekte mescidler Allah’ındır. Onun için Allah ile birlikte hiçbir(şey’e hiçbir kimseye) tapmayın” ( Kur’an-ı Kerim ve Meali Hakim, Cilt 3, sh, 1101)
Yukarıda sözü edilen Ayet-i Kerime pek çok camide mihrapların üzerine hâk edilmiştir. Ama en anlamışı Trabzon Ayasofya Camiinde duvara hâk edilmiştir. Ankara’da Hacı Bayram Veli Camiinin mihrabının üzerinde de nakşedilmiştir.
Mukaddes ay Ramazan dolayısı ile camilerimiz dini görevleri yanında sosyal yönden önemli bir görev ifa etmektedir. Camiler bulundukları yer itibariyle barış ve huzur adalarıdır. Selatin veya mahalle camilerinde kısa bir süre bulunmak bile derin bir huzur vermektedir.
Günümüzde camiler İslâm’ın temel hükümlerine göre değil, kanunlara tabidir. Kısaca camiler, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yönetilmektedir. Daha verimli ve daha bereketli hizmetleri yerine getirmesi beklenen camiler, resmî bir kimlik taşıdıklarından dolayı beklenilen ve ümit edilen sonucu verememektedir. Camilerin asli görevlerini yerine getirmemesinde, cumhuriyetin kuruluş yılları ve devam eden sürede, sistemin oturtulmasında şerre alet edilmesinden kaynaklanmaktadır.
Bunun en çarpıcı örneği Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi merhumun aynı zamanda CHP İl Başkanlığı görevini yürütüyor olmasıdır.
Cuma namazlarında, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan ve servis edilen, konusu itibariyle kimi hutbeler, yukarıda sözü edilen Ayetin ruhuna aykırı olarak, bir dönem icraatları ile Ebu Cehil, hatta Firavun muakıpları övülmüş, göklere çıkarılmış ve tarih bilincinden yoksun, cemaatin zihinleri karartılmıştır. Dinin temel ilkeleri ile taban tabana zıt saçma bilgiler hutbe olarak okunmuştur. Yakın zamana kadar trafik, orman, hayvanları kutsama haftaları için okunan hutbeler hala hafızalardadır.
Acı ama bir gerçeğin dile getirilmesi gerekmektedir. Günümüz cami görevlileri, cemaatin camiye cezbedilmesi yerine, cemaati camiden kaçırmanın çabası içindedirler. Ehliyet ve liyakati ile görev yapanlar hariç, donanımsız, okuma konusunda isteksiz görevlilerimiz, noksanlıklarını telafi etmek yerine, camileri mikrofon ve hoparlörle donatmayı asli görevleri sanmaktadırlar.
Konunun daha iyi anlaşılması için, Ankara’da Kocatepe ve Hacı Bayram Camiinde Cuma günleri iç ezan esnasında cemaate yapılan işkence gösterilebilir. Mikrofon sevdalısı müezzin ve imamlar ses ayarını o kadar hor ve çirkin kullanılıyor ki iç ezanla cemaate adeta işkence edilmektedir.
Hâlbuki o güzelim ibadetin tadı, lezzeti, mehabeti cazgırlıkla değil, daha lahuti yalın bir sesle yerine getirilebilir ve uygun olana da budur.
Sonuç olarak ramazan dolayısı ile camilerimizin öteki zamanlara göre biraz daha faal ve asli görevlerine yakın görünse de henüz kendine ait kimliğine kavuşmuş değildir. Aynı safta beş vakit omuz omuza duran, aynı mahalle ve sokakta ikamet eden insanlar, henüz cemaat şuurunun farkında değiller ve isimlerini, nereli olduklarını bile bilmiyorlar. Cemaati tevhit halkasında bir birine kenetleyecek akıl, şuur, basiret sahiplerine ihtiyaç bulunmaktadır.
Camileri birer irfan mektebi ve merkezi kimliğine kavuşturacak kanaat önderlerine acilen ihtiyaç var. Önceki nesiller dini ve temel kültürü camiler vasıtasıyla bugünkü nesillere aktardılar. Gelecek nesillerin camilerin manevî atmosferinde yetişmeleri en büyük temennidir.
GÜNÜN HİKMETİ
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
M.AKİF ERSOY
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.