G-20 (GROUP OF TWENTY)
G-20, G-7 maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının kararı ile 1999 yılında, ekonomileri gelişmiş olan ülkeler ile ekonomileri gelişmekte olan ülkeleri bir araya getiren dünyanın ekonomik, sosyal, siyasal gidişatı konusunda sorunları tartışıp çözüm bulmak için 1999 yılında oluşturuldu.
G-20'ye üye ülkeler, dünya ekonomisinin yüzde 85 ini, dünya ticaretinin yüzde 75 ini, uluslararası yatırımın yüzde 80 ini ve dünya nüfusunun yüzde 66 sını meydana getirmektedirler.
G-20'ye üye ülkeler, ABD, Kanada, Almanya, Japonya, Fransa, İtalya, İngiltere, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Hindistan, Türkiye, Endonezya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore ve AB Komisyonu’ndan oluşmaktadır.
G-20 zirvesi bu sene Japonya’nın ev sahipliğinde Osaka’da yapıldı. (G-20, 2015 yılında Türkiye’nin ev sahipliğinde Antalya’da yapılmıştı) Dünyanın gözü kulağı Japonya’daydı. Aslında bize göre G-20 zirveleri dünyanın ekonomisini, ticaretini, yatırımlarını konuşmasından öte, dünya liderlerinin yılda bir kere bir araya gelerek boy göstermesi, ikili görüşmelerin yapıldığı ve ülkeler arası heyetlerin buluştuğu bir platformdur. Liderler zirvede, dünyanın gidişatı ile ilgili birkaç demeç verirler o kadar. (Japonya’daki zirvenin sonuç bildirisine de baktığımız da, beklenilen şeylerin yazılmadığını görürüz.) Diğer taraftan liderler ikili görüşmelerle kendi sorunlarını halletme ve isteklerini dikte ettirirler.
Özetle G-20, her ülke için kendi sorunlarını anlattığı çözüm aradığı bir yerdir.
Bu yıl da böyle oldu. Elbette bizim için G-20 herkesten daha çok önemliydi. Putin ile görüşülecek konular arasında, S-400 ler, özellikle Suriye ve gözlem kulelerine yapılan saldırılar, Orta Doğu, Doğu Akdeniz öncelikli konulardı. Trump ile S-400 alımı, F-35 lerin durumu, yaptırımlar, Suriye, Doğu Akdeniz görüşülecek öncelikli konulardı. Ve diğer liderlerle rutin ikili görüşmeler.
Görünen o ki belki de Türkiye açısından en verimli geçen zirve oldu. Özellikle Trump’ın açıklamaları var olan ABD- Türkiye ilişkilerindeki gerginliği yumuşattı. Putin Suriye ile ilgili güvenceler verdi vs.
Bir durumu asla aklımızdan çıkarmamamız lazım. Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi, ülkelerin dostlukları yoktur, çıkar ve menfaatleri vardır. İlişkiler dostluk ilişkisi değil, çıkar ilişkisidir. Geçmişte yaşanan birçok olay bunun göstergesi olmuştur.
Ülkeler birbirleri ile anlaşmalar yaparken en fazla ne kadar kazanırımın derdinde olurlar. Dünya siyaseti, ekonomisi bu anlayış üzerine kurulur.
Bu seneki G-20 zirvesinde Başkan Erdoğan’ın kişisel gayretleri ile Türkiye’nin kazanımları olmuştur. Bu bir realitedir. Burada hemen bir konunun altını çizmek istiyorum. Siz bir insanı beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz bu sizin en tabi en doğal hakkınızdır. Ancak söz konusu vatan olduğunda bunlar teferruat olmalıdır. Milli meselelerde tek vücut tek yürek olmadığımız sürece milliliğimizden bahsedilemez.
Türkiye, zirvedeki kazanımlarının karşılığını alacak mı bilmiyoruz. Bunu zaman gösterecek. Elbette Japonya’da konuşuldu her şey sütliman oldu bitti, bütün sorunlar ortadan kalktı değil. Önemli olan bundan sonraki diplomatik çabalar ve sonuçları. Türkiye bütün bunların karşılığında ne tür tavizler verdi bilmiyoruz. Hiç kimse hiçbir şey almadan vermez. Bu bir gerçektir. Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için kurtlar sofrasından bir parça koparmanın bile son derece önemli olduğunu düşünmekteyim. Hele ki, ABD hayranlığının en üst düzeyde olduğu bir dönmede. Ve ne oldu da ABD nin tehdit ve saygısız bir üslupla yazdığı mektuptan sonra Trump bu kadar yumuşayarak Türkiye’nin haklılığını dile getirdi!
Bizi takip eden siz değerli okurlarım hatırlayacaklar, ABD nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarmayacağını, bu uçakları satmak için can attığını ve keşke demiştim bu uçakları almasak çünkü ne söylenildiği gibi hayalet uçak ne de hatasız kusursuz bir uçak. Zayıf noktalarını önceki yazılarımızda yazmıştık. Ve yine demiştik ki bize her istediğimizin verilmesini istemiyoruz. Bu bizi rehavete sürüklüyor nasıl olsa alıyoruz kendimiz üretmeye ne gerek var anlayışına sahibiz. Ama başka bir gerçek daha var, verdikleri silahları izinleri olmadan kullanamıyoruz demiş ve F-35 lerin yazılımının sağlıklı olmadığını ifade etmiştik. Halen aynı düşüncelere sahip olduğumuzun bilinmesini isterim.
Zirve sonrası bir rahatlama olmuştur doğru. Buna Türkiye’nin şiddetle ihtiyacı vardı. Ama bu bizi önceden olduğu gibi rehavete sokmamalı kesinlikle savunma sanayimizin gelişimi konusunda her türlü fedakârlık yapılmalı. Bunlar yapılırken de yanlışlar ve hatalar yapılmamalı işi ehline vermeli, her konuda mutlak surette Türkiye’nin çıkar ve menfaatleri gözetilmelidir.
Ama şurası asla unutulmamalıdır ki, Türk Halkı eski Türk Halkı değildir. Yapılanı ve söyleneni asla unutmamaktadır. Örneğin ABD nin mektubu tabi ki unutulmadı. Trump’ın konuşmalarını bir “Özür” olarak algılayabilir miyiz onu sizin yorumlarınıza bırakıyorum!
Zirveden istediğimizi almış olmamız bizi rehavete sürüklemesin, yapılanları unutturmasın o yeter.
Unutmadığımız başka bir husus daha var. Geçen hafta Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Fakültesinde İstiklal Marşımızın okunmadığı iddiaları gündeme gelmiş, Üniversitesi bir açıklama yaparak genel bir tabir kullanarak Üniversitede İstiklal Marşımızın okunduğunu ifade eden bir açıklama yapmış bunu da internet sitelerinde yayınlamışlardı. Tabi Üniversite bu açıklamayı yayınlayınca iş oldu bitti tamam kapattım sandı. Oysaki kamuoyu bu açıklamadan tatmin olmamış bizde konu ile ilgili bir takım soruları sormuş cevabını istemiştik. Ancak ne hazindir ki cevap verilme gereği duyulmamış kamuoyu dikkate alınmayarak ayrı bir saygısızlık yapılmıştır. Sorularımıza cevap verilinceye kadar sormaya devam edeceğiz.
İsmet TAŞ – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.