Fetullahçı suikast timleri
Pandoranın kutusu açıldı bir kere, daha da kapanmaz demişti Amerikan mahfilleri. Ne zaman? 15 Temmuz’da yedikleri büyük şamardan sonra… Sebep? Başarısızlığa alışkın olmamaları!
Alışkanlık deyince iki kere düşünmek lazım. Biz de Amerika’ya şamar atmaya alıştık. Ne olacak şimdi? Alışmış kudurmuştan beter, o da ayrı mesele. Çıkabilirsin çık işin içinden…
Başladık gözlemeye, Amerika cephesinden hangi menfur saldırılar gelecek diye. Öğrendik ki Makedonya ve Kosova’da çiftlikler satın almış Amerikalıların fetullahçı fedaileri. Firar eden nitelikli asker ve polisleri toplayıp yontuyorlarmış, suikast eğitimi veriyorlarmış…
Makedonya’daki kamp sık ağaçlı ormanın içinde, civarı oldukça sulak, manzarası güzel, havadar, birkaç kasabayı saymazsak çevresinde yerleşim yeri yok. Bir CIA ajanları ziyaret ediyor, bir MOSSAD ajanları… CIA ajanları harita, istihbarat, irtibat, sızma, kaçma, provokasyon, dezenformasyon; MOSSAD ajanları ise suikast, keskin nişancılık, yakın dövüş gibi eğitimler veriyormuş.
Kosova’daki kamp Makedonya’dakinin aksine ağaçlı bir yerde değil, dağlık bir arazide. Çevrede başka kamplar da var. Arnavut milislerin harman olduğu kamplar. Ancak onlar aralarındaki bu gizemli kampın ne olduğunu henüz anlayabilmiş değil. Ne acı ki Kosovalılar ABD’yi “dost” biliyor. Yanıldıklarını anladıklarında çok şey kaybetmiş olacaklar. Bu atmosferden faydalanan Amerikalılar Kosova’da rahat at koşturuyor. MOSSAD ajanları yok Kosova Kampında. CIA ajanları ise haftada en az bir defa uğrayıp eğitimleri kontrol ediyor, rapor tutuyor. Eğitimleri düzenleyenler ise özel niteliğe haiz olup da firar eden sözde Türk subayları ile özel niteliğe haiz olup da firar etmeyen, ülkesine hizmet eden özde Amerikan subayları. Komando eğitimlerini andıran bu aktiviteler daha çok fiziksel kondisyona dayanıyor. Zor doğa koşullarına dayanıklılık ön planda. Sabahları beş kilometre koşmaca var mesela.
Bir ihanet kampı daha var. O da Makedonya’da ama Yunanistan toprakları içinde kalan, başka bir deyişle Yunanistan’ın işgali altındaki Makedonya’da. Hâliyle buradaki eğitimde EYP ajanları koordinasyonu sağlıyor. Ancak eğitimleri yine CIA üstlenmiş durumda. Diğer ihanet kamplarından farklı olarak BND ve MI6 ajanları da bu kampla çok ilgililer. Civardaki DHKP-C, TİKKO ve MLKP kamplarına son zamanlarda eklenen tek ihanet kampı bu FETÖ kampı değil. Bir de HKC’miz oldu nur topu gibi. Yani Hatay Kurtuluş Cephesi. Bir Marksist örgüt daha. Hedefi Hatay’ı Türkiye’den ayırmak ve tabii ki sözde Kürdistan toprakları ile birleştirmek. Bunu yaparken de bölgedeki Alevileri ve Toroslar’daki PKK’lıları en opitimal şekilde kullanmayı hedefliyor. Henüz emekleme aşamasındalar, dedim ya nur topu gibi diye. İşte bu emekleyen hain çetesinin ana kampı da Yunanistan topraklarında, DHKP-C ile FETÖ kamplarının arasında.
Yunanistan’daki FETÖ kampına geri dönelim. Darbe gecesi CIA ajanlarını hava araçlarına bindirip Yunanistan’a kaçıran FETÖ militanlarını hatırlarsınız. Ancak onlar hepi topu bir avuç ve hatta CIA’in kendilerine bahşettiği nimetler karşısında zahmetli işlere girmeye de pek gönüllü değiller. Hatta ABD’ye yerleşmek gibi bir talepleri de var ancak bu talep ABD’li makamlarca henüz yerinde görülmedi; olumlu ya da olumsuz bir cevapla kendilerine dönüş yapılmadı. ABD’nin Adana Konsolosunun Güneydoğu’da salyasını akıta akıta gezdiği gibi Selanik Konsolosu Rebecca da Batı Trakya’da ve tüm Kuzey Yunanistan coğrafyasında kamp kamp dolaşıp Türkiye düşmanı mahfillerin jandarmalığını yapıyor.
Soracaksınız ki nasıl bu kadar net konuşuyorsun, nedir bu kadar istihbarat kaynağı… Böyle soruları duymamış olayım. Hakaret kabul ederim. Batı Trakya, Makedonya, Kosova denen coğrafyalar özbeöz Türk yurdudur, oralarda hâlâ yüzbinlerce Türk yaşıyor ve bunların pek çoğu da Türkiye sevdalısı yiğit insanlar. Dürbün denen bir icat var, çok uzaklardaki görüntüleri zumlayıp paparazzi usûlü fotoğraf çeken makinalar var, insansız hava araçları var, kampların içinde satın alınmış casuslar var, kampların dışında seyyar gezinen ajanlar var, ileri teknoloji dinleme cihazları var, dünya yörüngesinde uydular var. Anlayacağınız var oğlu var… Heyhat, bu kadar varlık içinde Türkiye’nin yokluk çekeceğini düşünen budalanın en önde gideni değil midir?
O kamplarda eğitilen hainler üçerli beşerli timler hâlinde Türkiye’ye sokulmaya çalışılacak. Değişik sayı ve muhtevadaki bu suikast ekiplerinden bazıları siyasileri, bazıları iş adamlarını, bazıları gazetecileri, bazıları sivil toplum kuruluşlarının önde gelenlerini, bazıları da toplum içinde sevilen sivri tipleri hedef alacak. Kimisi bombalı düzenekle, kimisi Heckler & Koch PSG1, Barrett M82, CheyTac Intervention 408 gibi Batı menşeli silahlarla saldırıya geçecek. Bunlara bir de DEAŞ’den, PKK’dan devşirilen intihar bombacıları katılacak. Alın size kıyamet senaryosu. Sanıyorlar ki birkaç gün içinde ülkede büyük bir kaos meydana gelecek ve Türkiye kıyameti yaşayacak.
Hay sizin aklınıza armut suyu sıkayım. Bir defa yukarıda saydığım kamplarda eğitim gören her hainin fotoğraflı kimlik bilgileri istihbarat kuruluşlarımızın kataloglarını süslüyor. Bu kişilerin birinci derece yakınları bile anbean izleniyor. Türkiye elbette her şeyin farkında! Pandoranın kutusu açıldı bir daha kapanmaz diyenler öncelikle bunu bilmeli.
İşin ilginci, Türkiye için suikast ekipleri hazırlayanlar acaba Türkiye’nin misilleme ekipleri yok mu sanıyorlar? Vah zavallılar! İlla sizler gibi ulu orta kamplar kurup donlarıyla teslim olan sözde özel kuvvet askerlerini toplayıp izcilik mi oynayalım! Yeryüzünde asimetrik vuruş gücü en yüksek ülke Türkiye’dir. Çin’den ABD’ye, Laponya’dan Patagonya’ya, Fas’tan Yeni Zelanda’ya kadar her coğrafyada onbinlerce paramiliter güce sahip yegâne ülke Türkiye’dir. Türkiye karşı cürette bulunacak her ülke, bunun bedelini en ağır şekilde öder. Nitekim şimdiye kadar da hep ödemiştir. Ama yavaş, ama hızlı, ama şimdi, ama sonra… Acelemiz yok, yeter ki gönüller bir olsun!
Pandoranın kutusu açıldı, kapanmaz bir daha diyen siyonist mahfiller bu sefer gerçekten çok dikkatli düşünmeliler. Pandoranın kutusunu açan siz değil biziz. 15 Temmuz sizin kadar olduğu gibi bizim için de tarihi bir dönüm noktasıdır. Ve işte El Bab, Cerablus, Afrin… Dahasını da söyleyip rahatlayım: Gün gelir Afganistan’daki ABD askerleri bile o coğrafyadan sürülür ama Türk askeri orada kalıcı olur.
Top sizin ayağınızda değil bizim ayağımızda ey gafiller… Ve er geç o golü yiyeceksiniz. Kurtuluş yok!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.