FETÖ’nün bayram sırları - 2
Fahrettin Kerim Gökay’ın başkanlık ettiği bir denek daha vardı: 11 Ekim 1951′de Said-i Nursî’nin avukatı Seniyüddin Başak, Emekli Kurmay Albay Vehbi Bilimer öncülüğünde kurulan İlim Yayma Cemiyeti. Bu cemiyette masonların ağırlığı dikkat çekiyordu. 9 Kasım 1967 de Murat Locasına Moşe Şalom ile birlikte giren tüccar Mazhar Çelebi gibi. Yine ilginçtir ki 12 Eylül Darbesinden sonra bir süre Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreter Yardımcılığı da yapan darbeci generallerden Tuğgeneral Hasan Sağlam 1986'dan 2002'ye kadar bu cemiyetin genel başkanlığını yapmıştır.
MRA, İlim Yayma Cemiyeti derken Fetullah Gülen’in tarih sahnesine çıkışı da bu döneme rastlar. MRA’nın dinlerarası diyalog soytarılığı projesini bir başka 33 derece mason olan Üzeyir Garih devralmıştı. Garih’in başyaveri ise Fethullah Gülen’di. Vakta ki Garih öldürülünce dinler arası diyalog projesi ABD (siyonizm) tarafından Gülen’e ihale edildi. Siyonist hain Gülen diyordu ki: “Hz. Muhammed’e iman etmek şart değil, Allah’a inanmak yeter.” (Fethullah Gülen’in Küresel Barışa Doğru kitabı: sh:131).
Şimdi parçaları birleştirebiliriz: İlim Yayma Cemiyeti’ne ne oldu? İlk başta nasıl kurulmuş olursa olsun şimdilerde İlim Yayma Cemiyeti, dış istihbarat servislerinin ve en önemlisi de siyonizmin pençesinden kurtularak İslami bir yapıya büründü. O anlı şanlı büyük plan tersine döndü.
1960’larda CIA tarafından kurulan Komünizmle Mücadele Derneği’nin medarı iftiharı, Kasım Gülek gibi meşhur masonların biricik evladı Fetullah Gülen ne oldu? Gülen, her darbe olduğunda darbeciler tarafından korunup kollandı, ne de olsa Amerikan projelerinin adamıydı. Hem az yukarıda dedim ya darbeci generalin teki tam 16 yıl İlim Yayma Cemiyeti’nin başkanlığını yaptı diye. 28 Şubat’ın mimarı Çevik Bir gibi birisi hiç Fetullah Gülen aleyhine bir şey yapar mıydı? Akla mantığa aykırı! O süreçte el üstünde tutulan dönemin bazı siyasi liderleri tarafından kollanan, siyonizm tarafından el bebek gül bebek bakılan gülenist hareket, maalesef büyük ölçüde ülkemizi ele geçirdi.
Bu acı tabloda gerçek vatanperverlerin tek bir seçeneği kalmıştı: O da ülkeyi ele geçiren ve kökleri ABD’de olan yapıya sızarak yönetimi tekrar ele geçirmekti. Adalet ve Kalkınma Partisi işte bunu yaptı. Hani muhalefet işine gelmeyince “siz de bir zamanlar kol kolaydınız” diyor ya. Olayın aslı budur. Ak Parti birilerindenmiş gibi görünerek iktidara geldi, iktidarını sağlamlaştırınca da gülenist teröre, siyonizme, Amerikan mandacılığına darbe yaptı.
Acılar gerçektir, yazdığım bazı doğrulardan bazıları eminim ki rahatsız olacaktır ancak önemli olan Hatice değil neticedir. Lütfen neticeye bakınız: Neticede CIA’in inine saklanmak zorunda kalan, darbe sever bir Fetullah Gülen ve ona sürekli sopa gösterip darbelerini püskürten bir Recep Tayyip Erdoğan var. O hâlde eğrisiyle doğrusuyla Recep Tayyip Erdoğan bizleri Amerikan hegemonyasından kurtaran büyük liderdir ve her türlü övgüyü hak etmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.