Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), 15 Temmuz’dan ya da 17-25 Aralık’tan sonra ortaya çıkmış bir terör örgütü değildir. Kökleri 1960’lara dayanan, dalları ise dünyanın dört bir yanına uzanan çok komplike bir organizasyondur. Hâl böyle olunca böylesine ahtapotvari bir örgütle mücadele edenler de çok özel kişiler oluyor.
İşte Mehmet YILMAZ da bu meyanda değerlendirilecek özel bir mücadele adamıdır. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) Başkanvekili olan Mehmet YILMAZ, gerçek bir hukukçudur. Çünkü günümüzde kendisini hukukçu olarak tanımlayan pek çok kişi gibi mevzuatçı değildir; sosyal olaylardan kopuk değildir, hayatın gerçeklerine duyarsız değildir; vatan ve millet noktasında mütereddit değildir, etliye sütlüye karışmayım da kafam rahat olsun diyenlerden değildir…
Savaş kızıştığı zaman herkesten daha fazla bayrağa sarılıp öne atılan, peşinden gelenlere cesaret vermek için daha çetin savaşan kahramanlar vardır. Bu gibiler, ancak savaş anında meydana çıkar; ancak savaş olmadığı zamanlarda dahi vakur ve kararlı duruşlarıyla azim ve sebat örneğidirler.
Allah, boynuzsuz koyunun hakkını boynuzlu koyundan alacağım derken ilahi adaletin yüceliğine işaret ediyor da ilahi adaletin parıltıları bu dünyaya hiç yansımayacak mı? Elbet ki yansıyacak ve yansıyor da… Nasıl oluyor diye düşünenler ise işte ortadaki savaşa baksınlar! Mel’un bir terör örgütünün mağdur ettiği yüzbinlerin adalet arayışı anbean HSYK’ya yansımaktadır. HSYK’da anbean adalet hesapları yapılmaktadır. Ödettirilecek faturalar var…
Mehmet YILMAZ, işte bu noktada yalın kılıç ortaya çıkmış bir kimsedir. Tehlikenin farkında olan, tehlikeyi savuşturmanın yollarını arayan ve bu uğurda gözünü budaktan sakınmadan ömrünü harcayan bir adalet savaşçısıdır. Şu anda bile derdest edilmemiş, edilememiş çok sayıda FETÖ’cü hakim-savcı bulunduğu hepimizin mâlumu iken; pek çok kimse hâlâ acaba FETÖ ile mücadele sürecinin sonu ne olacak diye sinsice bekler iken birileri elini taşın altına koyuyorsa; o birilerini sonuna kadar savunmak ve desteklemek de bizim görevimizdir. Bazıları Şehit Ömer HALİSDEMİR gibi tabancasıyla vatan mücadelesi verir, bazıları da kalemiyle, kitabıyla, hatta terazisiyle mücadele verir. Netice de her yiğidin bir yoğurt yeyişi vardır.
FETÖ mücadelesinde Devletçe öyle bir noktaya geldik ki bu iş her geçen gün biraz daha fazla adalet ve adliye mücadelesine dönmeye başlamıştır. Bir yanda binlerce terörist ki hiçbiri suçunu kabul etmiyor; hepsi emir almış, talimat almış, sütten çıkmış ak kaşıkmış, darbeyi de kuşlar yapmış… Bir yanda binlerce mağdur ama tabii en başta Devletimizin hükmî şahsiyeti… Bir yanda da hukukçular… İşte hepsinin ortak buluşma noktası mahkeme binaları..! Şükürler olsun Allah’a ki böyle kritik bir süreçte en kritik kurum olan HSYK’da vatan-millet sevgisi aşikar olan yiğit hukukçular var.
Evet, ülkece yaralıyız, adalet sistemimiz de yaralı… Ama yara denen muzırat; iyileşen, yok olup giden, en fazla izi kalan bir can sıkıntısıdır. Milletçe çabalamalarımız sonucu tüm yaralarımızdan kurtulacağız. Bu kurtuluş esnasında kimimiz bulunduğumuz makamlarda dimdik duracağız, adaletin timsali olacağız, aynen Mehmet YILMAZ gibi… Kimimiz de cephede savaşanlara cephane taşıyanlar gibi kendi üstümüze düşen katkıyı sağlayacağız..
Unutmayalım ki Kurtuluş Savaşı yıllarında bile bir avuç Türk Ordusunu arkadan hançerlemeye çalışan hainler vardı; kimi hainler de sağda solda dedikodular yaparak fitne ateşini körüklüyorlardı. Nice cepheden kaçanlar, nice korkaklar, nice ödlekler oldu. Ne olursa olsun Allah, vatanı uğruna savaşanları, canını hiçe sayıp ortaya koyanları zafere ulaştırmıştır. Bu ikinci Kurtuluş Savaşımızda da zafere ulaşan yine bizler olacağız. Kim ne derse desin, kim hangi tezgahı kurarsa kursun, kim Amerikalarda-Avrupalarda merhamet dilenirse dilensin; zafer bizim olacak! Çünkü biz, Mehmet YILMAZ gibi savaşçıları örnek aldık, geriye dönüşü olmayan bir cenk meydanına çıktık.  
Kendine güvenenler buyursun çıksınlar meydana… Ve selam olsun adaletin yılmaz savaşçılarına…