Ev köpeği
Zaman zaman parkta olan yürüyüş yolunda yürümek, spor aletleriyle hasreten de yürüyüş bandı gibi olan aletle eğleniyorum. Havaların iyi olduğu zamanlarda gece 40 ile 50 dakika spor yapıyorum.
Evimiz parka çok yakın olduğu için sabahları ve öğleden sonra akşamları değişik insanlar spor yapıyor. Zaman zaman parkta spor yapanlardan çığlıklar, bağırmalar duyuyoruz. Her geçen gün de spor yapan azalmaya başladı.
Yine böyle akşamüzeri üç dört kişinin çığlığı üzerine dışarıya çıktım. 5-6 tane koca koca köpek parktakilere saldırmışlar orada bulunanları kovalayarak korku ve heyecana sebep olmuşlar. Kendileri de spor yapılan çevresine parka yerleşmişler. Oyun oynuyorlar. Nasıl bir hayvan, saldırır mı saldırmaz mı, kuduz mu değil mi bilinmiyor. Bilinen tek şey 5-6 köpek bir çete olmuşlar parkı, çevreyi daha doğrusu o semti mekan edinmişler. Zaman zaman parka geliyorlar herkese havlıyorlar. Korku salmışlar. Hatta komşu, köpeğini çıkartamaz olmuş. Bir defasında hep birlik olup, komşunun köpeğine saldırmışlar. Üç yerinden yaralamışlar, ellerinden zor kurtarmışlar.
Elimde baston parka doğru yürümeye başladım. Hepsi bana doğru döndü. Ben de endişelendim. Ne yapacakları belli değil. Bir tanesi üzerime doğru gelmeye başladı. Yüksek bir sesle:
- Hoooşt! Diye bağırdım ve üzerlerine doğru yürüdüm ve çok korktum ama belli etmemeye çalıştım. Birine sopayı sallayınca diğerleri de kaçmaya başladı. Bu sefer ben onları kovalamaya başladım. Geri dönerler, topluca saldırırlar diye de fazla gitmedim. Epey gittiler sonra hep birlikte beni izlemeye başladılar.
Yemekte közde tavuk yenmişti. Onun suyunu doğradığım parça parça dört beş ekmeğin üzerine döktük. Artan yemekleri de ilave ederek koca bir poşet yiyecek oldu. Devamlı buralarda gezdikleri için ne zaman nereden çıkacakları, ne yapacakları belli olmuyor. Bu köpek çetesinden bir zarar gelmemesi ve buradan uzaklaşması ve bana da zarar vermemeleri için onlara iki poşet yiyecek hazırladım.
Epey ileride boş bir arazi var. Oradan metro geçiyor çevresi de boş yiyecekleri alıp oraya gittim. Meğer oralarda onların hakimiyet alanlarına giriyormuşum. Beni gören geldi. Endişelenmeme rağmen elimdeki sopayı yere batırdım. Gazeteleri açtım üzerine getirdiğim yiyecekleri ara ara döktüm. Bana pis pis bakan köpeklerin kuyrukları sallanmaya başladı. Biraz rahatladım. Hemen de yiyeceklere saldırdılar. Biraz seyrettim. Sanki aramızda bir dostluk temeli oluşmuştu. Onlarla samimi olursam insanların parka rahat rahat gelip spor yapmalarına katkıda bulunmak istiyorum. Onun için de evlerin olmadığı uzak bir yerde yiyecek verdim. Fakat onlar yine de zaman zaman parkı ve çevresini gelip kontrol ediyor, insanları korkutuyor, tedirgin ediyorlar. Yine böyle bir gürültüyle çıktım. Çete köpekler iki bayanı kovalıyorlardı. Beni görünce hepsi döndü bana doğru gelmeye başladı. Elimde bulunan sopayı sıkı sıkı tuttum. Saldırırlarsa ben de bütün gücümle vuracağım.
Baktım bana kuyruklarını sallayarak geliyorlar. Anlaşılan verilen yiyeceği unutmamışlar. Birisi iyice yanaştı. Benimle ilgilen der gibi hareketler yapıyordu. Başını okşadım çok memnun oldu. Diğerleri oturmuş, yatmış beni takip ediyorlardı. Biraz sevdikten sonra hadi gidin der gibi işaret ettim. Yavaş yavaş kalkıp gittiler.
Zaman zaman onlara yiyecek götürüyorum. Beşine veya altısına yiyecek götürdüğümde hemen hemen hepsi yanıma geliyordu. Sadece biri yanaşmıyordu. Ama uzaktan kuyruğunu sallıyor, aramızın iyi olduğu intibaını veriyordu.
Bu yemek ikramları faydalı olmaya başladı. Benden sonra da aynı yere yemek verenler oldu. Günde altı yedi defa parka gelen çete köpekler ikiye üçe düşürdüler.
Bu çete köpeklere yiyecek vermezsen bile çöpleri dağıtıyor, orayı burayı karıştırıyor yine yiyecek buluyorlardı.
Sokakta büyüyüp sokakta yaşadıklarından zor şartlarda yiyecek bulmaya, şartlara karşı mücadele etmeye, dışarıya karşı kendini savunmayı başarıyor. Zaman zaman kendi aralarında kavgalar olsa da kısa oluyor. Ama dışarıdan başka köpekler kendi bölgesine geldiğinde hep bir olup kurtarılmazsa öldürünceye kadar parçalıyorlar. Şansı olan da sakat kurtulursa bağıra bağıra kaçıyor.
Bir gün bir köpeğin devamlı bir ev köpeği belli evde büyümüş, dışarıda ne yapacağına, ne yiyeceğini, nasıl savunacağını bilmiyor. Evden çıkanların peşine koşuyor. Onlardan bir şeyler istediği belli. Baktım komşunun arabasının arka koltuğuna atladı. Komşu bağıra çağıra dışarı çıkardı.
Aradan iki saat geçti, köpeklerin büyük bir gürültüsü ile dışarı koştum. Evden dışarı atılan ürkek, korkak, tedirgin, ne yapacağını, nereye gideceğini bilmez, çaresiz ev köpeğini çete köpekler arasına almıyorlar, saldırıyorlar. Ev köpeği yürek sızlatan bir çığlıkla bağırıyor. Elime sopayı aldım koştum. Köpeği aralarına almışlar bir biri, bir diğeri ısırıp yere vuruyor. Elimdeki sopayı bağırarak birine vurdum. Köpeği bıraktılar diğer bir köpeğin üzerine yürüdüm. Bırakıp kaçtılar.
Zavallı ev köpeği kalkıp bana gelmek istedi. Ayakta duramadı. İki üç yerinden kan akıyordu. Arka ayağının biri kırılmıştı. Kucağıma aldım. Hem sokuluyor, hem bağırıyordu. Çok acı çektiği belliydi. Hem bağırıyor zaman zaman da elimi yalıyor. Hele bir yüzüme bakışı vardı ki yürek dayanmaz.
Koşarak arabanın anahtarını aldım. Yan koltuğa koyup veterinere götürdüm. Heyecandan arabanın dörtlü sinyallerini yakmışım. Veterinere götürdüm. Sağ olsun veteriner iki saat kadar yaralarına pansuman yaptı. Ayağını sardı bir de iğne yaptı. Bu arada yakında bulunan lokantadan pişmiş tavuk kanadı aldım. Tedavisi bitince önüne koydum. Yemeden önce bana öyle bir bakışı vardı ki anlatamam. O an o kadar şey okunuyordu ki minnet, şükran, teşekkür neler neler… Kucağıma aldım. O gece bizde kaldı. Ölecek diye çok korktum. Sabah etin bir kısmını da yemiş. Daha sonra canlanmış bakışları ve kuyruk hareketiyle teşekkür ediyordu.
Bir sepete koydum. Onu köpek barınağına evine götürmeye karar verdim.
Kucağıma aldım. Çok büyük acılar duymasına rağmen o kadar mutlu olduğu kuyruk sallamasında, hareketlerinden, bakışlarından belli oluyordu.
Onu Büyükşehir Belediyesi’nin köpek barınma evine teslim ettim. Evde fazla tutmamamın sebebi de ona alışırsam ayrılamam diye hemen teslim ettim.
Bir de onun yerinin ev değil dışarısı olduğuna eskiden beri inanan biriyim. O öyle yaratılmış kendisini dış şartlara göre hazırlanmış bir hayvan ama evde yetiştiği için dış şartlarda, sokakta yaşama bütün reflekslerini kaybetmiş. Bir hevesle eve alınmış hazır yiyecek hazır sıcak mekân, herkes oynuyor, seviyor köpek bütün bu ilgi ve alakadan dolayı çok mutlu. Her şeyi hazır bulduğundan kendi hayatı yiyecek bulma gibi bir endişesi yok. Herkes sevdiği için de savunma mekanizmaları diye bir şey gelişmemiş. Herkes sevdiği için sadece sevilmeyi öğrenmiş.
Bir gün onu eve aldıran bıktığı için sokağa atılınca onun kıyameti kopmuş. Nereye gidecek, ne yiyecek kimler onu sevecek, onu bekleyen tehlikelerden habersiz çaresiz sokakta bir o tarafa bir bu tarafa koşuyor. Kimi görse sahibine götürür diye sığınıyor. Aklına hiç çete köpeklerle karşılaşacağım gelmediği gibi ne yapacağını da bilmiyor. Yine çok şanslıymış ben gördüm ve kurtardım ama kurtarılmayan günde kaç ev köpeğinin olduğunu bilmiyoruz.
Evlerinde köpek besleyenlere buradan sesleniyorum. Eğer onu bir gün savunmasız, çaresiz, sevgisiz sokağa atacaksanız sakın evinize almayın. Bundan daha büyük hayvan düşmanlığı olmaz. Ya evinize almayın, eğer alacaksanız ölünceye kadar bırakmayın.
Yoksa çete köpeklerinin öldürdüğü ev köpeklerinin acısını çaresizliğinin hatta ölümüne siz sebep olmuş olursunuz. Gelin böyle bir şeye sebep olmayın. Onları ortamlarında sevelim. Savunmasız, çaresiz, sevgisiz yapayalnız sokağa atmayalım. Hayvanları sevmek onun ölümüne sebep olmak değil onun yaşamasına destek olmaktır.
Her şey kendi ortamında daha güvenli, daha anlamlı ve huzurlu. Gelin onların dünyalarını değiştirmeyelim, değiştirdiysek de ölüme terk etmeyelim.
Gelin hayvanları kendi ortamında koruyalım ve sevelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.