Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Eski Köyde Bayram

Eski Köyde Bayram

İki büyük dini bayramdan biri olan Ramazan Bayramı. Oruçların tutulduğu, gece uykunun en tatlı olduğu saatte severek kalktığımız sahur vakti. Orada ne yediğimizden önemlisi o saatte duaların kabul olduğu hayırlı saatte olunması. Ben tekne oruçlarını falan aşmış, orucun tamamını tutuyorum. Sabah namazını kılar yatardık. İlkokulun 1.si ilk yılı hem okuyorum hem oruç tutuyorum. Okuldan geldikten sonra iftar hazırlıkları başlar, arkasından teravih namazı hazırlıkları olur. 5 vakit namazı kılmayanlar bile teravih namazını kaçırmazdı.

Sabah bayram namazını kılmaya camideyiz. Bayram namazı kılınır, hoca dua eder. Hocadan başlayarak halka herkes bayramlaşmayı yapar, yanında durur. Bayramlaşmadan sonra hoca bir dua eder. Herkes kendi odalarına gider. Köy odalarına herkes yemek getirir. Yaşlılar bir, gençler bir, çocuklar bir sofra olur. Yemekler yenilir, dualar biter. İlk günü erkek delikanlılar, kızlar, küçük çocuklar grup grup yapılır, her eve bayramlaşmaya gidilir.

- Gençlere evde yapma sıkma helva verilir.

- Genç kızlara da aynısı, çocuklara şeker verilir.

- Küçüklere de bazı evler kırık leblebi ile iğde verir.

Bakkalda hazırlıklar tamamdır. Tahta kutularda lokum kasa kasa hazırdır. Yığılı kutularda da bisküviler. Bisküvi arası lokumları o zaman çok satılır ve tutulur.

Aileler ikinci veya üçüncü günü gider. Tatlı veya helva, ayran vs ikram edilir. Çocukla gençlik arası olanlar kendilerinin yaptığı topaçları oynar. Bazıları ilkbaharda ağaç dalından düdükler yapılır.

Yoksulluktan mecburen şehre çalışmaya gidenler gelmiştir. Onların giyimleri, tavırları dikkat çeker. Şehir muhabbetleri konuşulur. Onlar gelince şehir francalası somun ekmekler gelir. Yufka veya bazlamaya göre daha beyaz olur. Yufkanın içine konur, katık olarak yenirdi.

Köyde patates, fasulye, soğan olur, diğerleri pazardan alınırdı. Sofranın şampiyonları ayranlı çorba ile tarhana çorbası olur. Ağır yemeği de bulgur pilavı, fasulye vs.

Çocuklar toplandığında buğday ve çeteneden kavurga yapılır, kavrulurken başlar bitinceye kadar oyunlara, sohbetlere vesile olurdu.

Her evde bir kangal köpek olurdu. Bizim de Alaşımız vardı. Yıllar sonra Ankara'ya gittik. Yıllar sonra köye geldiğimizde Alaş bizi deli gibi koşuyor, üzerimize atlıyor, bir şeyler söylüyor, uzun uzun bakıyor, göz göze geliyoruz, kuyruğu hiç durmuyor. Şehre dönerken Alaşla ayrılışımız çok zor oldu. Köyün dışına kadar geldi, ayrılmak istemiyordu. Ayrılmadan önce üzerime atladı, göz göze geldik, bir şeyler söylüyordu. Baktım gözlerinden yaşlar geliyordu. O gün ayrılışımız o kadar zor oldu ki ya bırak abartma diyenlere şaşırıyordum. Art niyeti olmayan samimi bir sevgi. Ayrılmak istemeyen, seven Alaş uzun yıllar sonra geldiğimde Alaş ölmüştü.

Köyde karnımızın doymaması bizim de Ankara'ya gitmemize sebep oldu. Biz de şehre Ankara'ya gittik, köy boşaldı. Yıllar sonra yazları ve bayramlarda göç edenlerin köyü doldurması zamanla kısmi dönüşü gerçekleştirdi.

Ah köyüm, güzel köyüm.

Köyde bayram unutulur mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR