Ekonomik sıkıntı sadece vatandaşa mı var?
İnsanın huzur arayışı, insanlık tarihi kadar eskidir ve huzur insanlık için ekmek gibi su gibi aslî bir ihtiyaçtır. Her insan hayatı boyunca huzuru arar ve ancak huzurlu olabildiği zaman topluma faydalı olabilir. Bir milletin varlığını sürdürmesi her türlü farklılığa rağmen birliğini sürdürmesine, birliği ise insanların huzuruna bağlıdır. Millet olmanın, millet bilincine sahip olmanın, milli bilinci koruyarak millet olarak kalabilmenin temelinde ferdî ve toplumsal huzurun sağlanması yatar. Devleti bir toplumun varlığını sürdürmesini sağlayan bir aygıt olarak tanımlarsak insanların huzurunun sağlamak devletin asli görevidir.
Toplumun huzurunu etkileyen en önemli etkenlerden birisi ise ekonomi. Ülkemiz bir süredir ciddi ekonomik sıkıntılarla uğraşıyor. Özellikle büyük kentlerde yaşanan kira artışları ve hayat pahalılığı milletimiz için ciddi bir sorun. Çoğu kişi kirasını dahi ödemekte zorlanıyor. Durum böyleyken bazı siyasetçilerin ve devlet dairelerinde çalışan yöneticilerin adeta vatandaşa nispet yaparcasına lüks yaşamaları ve bunu halkın gözüne soka soka yapmaları doğal olarak milletimizi rahatsız ediyor.
Vatandaş ayı aya satarak geçinmenin yolunu ararken en küçük ilçede dahi birkaç tane bulunan lüks makam araçları, ilçelerde bulunan şube müdürlerinin dahi değeri milyonlarla ifade edilen arabalarla ortalıkta fink atmaları kamudaki israfı gözler önüne seriyor.
“Devlet malı deniz, yemeyen keriz” mantığıyla hareket eden bazı yetkisi büyük kendisi küçük yöneticilerin halkın parasıyla halka caka satma havasının en çok devlete ve devlet adamlarına olan güvene zarar verdikleri gayet açık.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladıkları kamuda tasarruf paketi bu açıdan oldukça önemli. Paketin içeriği oldukça yeterli gözükse de “rahata alışan” bazılarının bu tedbirlere tamamen uyacağı konusunda ciddi endişeler de yok değil. Minareyi çalanın kılıfını uydurması gibi bu tedbirleri de delmenin bir yolunu aramaya şimdiden başlayan bazı yöneticilere fırsat verilmemesi hem hükümet açısından hem de devlete olan güvenin zedelenmemesi açısından ciddi önem arz ediyor.