Eğitimde en büyük reform: Sınavsız eğitim - 1
Eğitimden beklenen gerçek hedeflerin önündeki en büyük engel, sadece bir eleme aracı olarak kullanılan ve eğitim sistemimizi bir ur gibi saran, kademeler arası geçiş aracı olan sınavlardır.
Geçen haftaki yazımızda ilkokul birinci sınıftan başlayarak sınavsız eğitim için kademeli bir geçişi temellendirmiştik.
Birinci sınıftan itibaren çocuklarımızın her alanda kendini tanımaya ve gerçekleştirmeye yönelik, ilerde okul seçerken, meslek seçerken tamamen sınav kaygısından uzak, ilgi, yetenek ve istekleri doğrultusunda yönlendirilen, yetiştirilen eğitim öğretim ortamlarının mutlaka eleme aracı olan sınavlardan arındırılmış olmasının gereğini vurgulamıştık.
Burada kastettiğimiz şey kademeler arası geçişte yapılan tek amacı eleme olan, fakat eğitimin ilk basamağı olan ilkokul birinci sınıftan itibaren öğrenciyi, veliyi, öğretmeni yani eğitimin her alanını olumsuz etkileyen özellikle liseye yerleştirmede tek kriter olan sınavdan bahsediyoruz. Eğitim öğretimin içinde, sınıf geçmede, alınan eğitimin ölçme ve değerlendirme aracı olan sınavları kastetmiyoruz. Bu çok farklı bir konu. Ölçme değerlendirme konusunu ayrıca ele alıp değerlendirmek gerekir.
Şimdi sınav endişesinden arındırılmış ilk 4 yılın ardından, ikinci kademe yani ortaokullarda yapılacak sınavsız eğitim konusuna gelelim.
Ortaokullar, öğrencinin ilgi ve yeteneklerine yönelik alanlara ilk adımını atacağı eğitim kurumları haline dönüştürülerek çeşitlendirilmeli, bu çeşitlendirme mutlaka ülke ihtiyaçlarına uygun yapılmalıdır. Ortaokullara yönlendirme kesinlikle sınavsız, öğretmen, veli, okul işbirliği ile yapılmalıdır.
Mevcut sistemde sekizinci sınıfın sonuna kadar yani çocuklarımız 15 yaşına gelinceye kadar, onların hiçbir özelliğini, farklılığını, ilgi ve yeteneğini dikkate almayan, ilerde seçmek istediği meslekle ilgili hiçbir eğitim öngörmeyen tekdüze bir ortaokul mantığı geçerlidir. Ortaöğretime (liseye) geçiş için sadece bir eleme aracı haline gelen, sınav cenderesine sıkışıp kalmış bir müfredat, ve bu sınavın odağında yoğunlaşmış bir akademik eğitim. Sınav kaygısıyla orta ve lisede verilen ileri seviyede matematik, fizik, kimya gibi hemen hemen bütün derslerdeki konular, gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyada ancak üniversitede alan bilgisi olarak veriliyor. Bizde ise mesela ileri derecede matematik konuları kademeler arası geçiş için sadece bir eleme aracı olan sınav için veriliyor. “Her insan farklı bir alemdir.” Gerçeğini hiç dikkate almadan bütün öğrencileri aynı kefeye koyup, sadece sınava odaklanmış akademik eğitime zorlamak, öğrencilerin tüm farklı yönlerini, ilgi ve yeteneklerini, hayallerini törpüleyerek yok etmektedir. Ve yüzbinlerce çocuğumuzu, ilgi duyduğu veya yetenekli olduğu alanda çok büyük başarılara imza atma fırsatı varken, tekdüze eğitime zorlamamız nedeniyle başarısızlığa mahkum etmektedir. Sonuç olarak eğitimden beklediğimiz değiştirici ve dönüştürücü başarı yerine, maalesef kaybettiğimiz yıllar bir yana, asıl kaybettiğimiz, geleceğini çaldığımız çocuklarımız ve nesillerimiz olmuştur.
Artık bu kıyıma son vermek, adına “millî” dediğimiz bu öğüdüme dur demek için ikinci adım olarak, ilkokuldan sonra ortaokullarda da sınav odaklı eğitimden kademeli olarak vazgeçmenin zamanı gelmiştir.
Eğitimin omurgasını oluşturan meslekî eğitimin ortaokul çağlarından başlayarak sağlam temeller üzerine oturtulması, “memleket meselesi” olan meslek liselerinin yeniden hayat bulmasını ve gözde eğitim kurumları haline gelmesini sağlayacaktır. Bu da üniversiteler önünde yığılmaları önleyecek, ülkenin acil ihtiyacı olan ara eleman sorununu çözecek, her meslek alanında yüksek öğretime geçişlerde meslek liseleri tercih sebebi haline gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.