Eğitim kişinin potansiyelini ortaya çıkarmaktır
“Her şey akla muhtaç, akıl da eğitime...” demiş Hz. Ali (ra).
Türk Dil Kurumuna göre Potansiyel, 1. Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan, gizil. 2. Gelecekte oluşması, gelişmesi mümkün olan. 3. Kullanılmaya hazır (güç, yetenek). 4. Gizil güç.
“Potansiyel, ortaya çıkmamış gizil güçtür. Dikkatinizi çekerim, gizli değil, gizil. Gizil, kişide gelişip ortaya çıkmamış olandır. Gizli ise, başkalarına duyurulmak istenmeyen, saklanan, gizlenendir.”*
Geçen haftaki yazımızda, Eğitim bitmeyen bir keşif yolculuğudur. Bu yolculukta insanın en büyük keşfi ise, kendini tanımasıdır. Demiştik.
İnsanın kendini tanımasını sağlayan, içindeki gizil gücü/potansiyeli açığa çıkaran bir süreci gerçekleştirmelidir, eğitim.
İnsan öğrenen ve öğreten eşsiz bir varlıktır. Ve eğitimle, bir biriyle hiç ilgisi olamayan, farklı alanlarda birçok şey öğrenebilir. Hatta bunlarda başarılı da olabilir. Fakat insanın ilgi duyup severek yaptığı, ufuk açan başarılara imza atacağı ve sonunda gerçekten mutlu olacağı alan iyi tespit edilmelidir. Bu noktadan hareketle bireyin kendinde var olan ilgi, istidat/yetenek, yani potansiyeli keşfetmesini ve açığa çıkarmasını sağlayan bir süreç olmalıdır, eğitim.
Bu gerçek ışığında şekillenen, öncelikli olarak böyle bir hedefe kilitlenen eğitim sistemiyle, gerçek başarı elde edilebilir. Ve bu sayede, her yerde alanının en iyileri yetiştirilebilir. İnsanlığa yön veren, hayatın akışını değiştiren büyük başarılar ancak bu sayede gerçekleştirilebilir. Aksi hâlde eğitim, ufuk açan, insanda var olan gizil güçleri şaha kaldıran değil, bilakis tüm bunları ezip yok eden “ÖĞÜTÜM SİSTEMİNE" dönüşür.
Eğitimin hedefi insana yön vermek, onu şekillendirmekten ziyade, öncelikli olarak onu tanımak potansiyelini keşfetmek olmalıdır. Bu da ancak, kişinin ilgi ve istidatlarını önemseyen, onun gerçekçi bir takip ve tahlille gözlemlenmesini, değerlendirilip, yönlendirilmesini sağlayan bireysel eğitimle mümkündür.
Bu gerçeği fark eden milletler, geçmişte de, günümüzde de bireysel eğitime önem vermişler, gerektiği kadar zaman ve imkan ayırmışlardır. Geçmişte büyük medeniyet inşa eden toplumlar bu sayede büyük başarılar elde etmişlerdir. Bu başarıların en güzel örneklerine Osmanlının güçlü dönemlerinde de şahit olmaktayız. Gerçek başarı hikayelerinin temelinde, insanlığa yön veren dehaların hem yetiştirilmesi, hemde dünyanın başka bölgelerinde yetişmiş olan beyin gücünün, büyük imkanlar sunularak Osmanlıya kazandırılması yatmaktadır. Günümüzde de aynı şekilde, gücü ve imkanı elinde bulunduran ülkeler, gelişmekte olan diğer ülkelerden beyin göçü dediğimiz, beyin gücünü ülkelerine ithal etmektedirler.
Örneğin, komşu ülkelerde savaştan kaçarak ülkemize sığınan 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bu 3 milyon insan içinde acaba ne kadar beyin gücü Türkiye'ye geldi? Ne kadarı daha zengin, daha güçlü olan ülkelere gitti? Araştırmaya değer bir konu olduğunu düşünüyorum.
Büyük imkanlarla ve çeşitli yollarla kazanılan beyin gücünün rehberliği ve öncülüğünde tesis edilen bireysel eğitim, elde edilen başarının anahtarı olmuştur.
Bir hocanın, üstadın, ilim ve irfan sahibi âlimin “dizinin dibinde” ilim tahsil eden, “rahle-i tedrisinden geçen" nice talebeler, alanlarında, çığır açan, tarihe ve insanlığa yön veren önder ve örnek şahsiyetler olarak tarihe mâlolmuşlardır.
___
*İpek Aral, http://www.kaynagiminsan2.com/2017/09/10/potansiyeli-yonetmek/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.