EĞİTİM FİLMLERİ VE DEĞERLER EĞİTİMİ
Eğitim filmleri denildiğinde akla direkt eğitim amaçlı çekilmiş filmler gelir genelde. Değerler özellikle değerler eğitimi ise eğitim dünyamızın vazgeçilmez kavramları arasına girmiş bulunmaktadır. 2004den sonra MEB tarafından açıklanan İlköğretim Sosyal Bilgiler gibi farklı derslere ait öğretim programlarında değerler kavramına doğrudan yer verilmiştir. Modern dünyanın ve eğitim anlayışının temel ideolojilerinden birisi olan ahlaki ve dini değerleri ikinci planda tutarak sadece başarı ve ilerleme argümanına yer veren düşünce sistemi çökmüş ve ve bu alanda ki zafiyeti gidermek üzere sayısal bilimlerde dahil olmak üzere her alanda yeni arayışlara başlanmıştır.
Değer nedir sorusunun farklı kültürlere ve ideolojik tutumlara göre tanımlamaları yapılmaktadır. Özellikle nüfusunun çoğunluğu bizim gibi Müslüman olan ülkelerde değer kavramının tanımı ve kapsadığı alanı tayin eden en önemli unsur İslam dinidir. Diğer kavram Dijital Dünya ise eğitim çerçevesinde tanımlayacak olursak eğitim filmlerini içerdiği gibi çalışma kağıdından tutun flaş-animasyona kadar çok geniş bir yelpazede e-içerikler bulunduran online ya da off-line eğitim materyallerini bünyesinde barındıran zengin bir kaynaktır.
Üretiminde ki zorluğu kadar öğretilecek konularda öğrenimi kolaylaştıran ve hızlandıran yapılarıyla da eğitim materyalleri açısından öğrencileri en çok etkileyen kaynaktır. Günümüz dünyasında klasik eğitim anlayışının vazgeçilmezi olan okul, öğrenci ve öğretmen ilişkisi yerini hızla dijital dünyaya dayalı bir eğitim sistemine bırakmaktadır. Formel eğitimle verilmesi hedeflenen değerler artık sadece okulda gerçekleştirilen bir kavram olmaktan çıkmış öğrencinin mobil olduğu anda bile sinema,film,oyun gibi dijital dünyadan gelen mesajlarla kontrollü ve kontrolsüz bir şekilde karşılaştığı hayati bir kavram olmuştur.
Eğitimin kişinin ruhi ve bedeni terbiyesini hedefleyip kendi özgüvenini kazandıran ve toplumun kültürüne entegrasyonu sağlayan bir süreç olduğu söylenebilir. İşte bu süreçte ortaya çıkan bariz bir durum da eğitimin bireyin toplumla çatışmayacağı toplumun ana değerleriyle uyumlu bir yaşam biçimine kadar uzanan bir değişimi hedeflediğidir. Özellikle Hayat Bilgisi, Tarih ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri gibi sosyal alana eğilen eğitim filmleri direkt buna odaklanır.
Durum böyle olmasına rağmen gerek devlet eliyle gerekse de ticari amaçlı hazırlanan dijital dünyaya ait başta eğitim filmleri olmak üzere eğitim materyallerinin hedefine bakıldığında sadece ders konusunu izleyenin hafızasında en kalıcı şekilde öğretmek ve müfredatta yer alan kazanımları sağlamak amacıyla hazırlandığı değerler eğitimi açısından ise bir endişe taşımadığı rahatlıkla görülecektir. Öğretmenlerin eğitim filmleri ve dijital dünya vasıtasıyla gerek derslerin kendilerine has yapılarından gerekse hedef kitlenin yaş ve bulunduğu kültürel ortamdan kaynaklanan iç içe geçmiş problemleri çözmesi gerekmektedir.
Bu problemlerin çözülmesi için ilk önce etkileyici bir eğitim filmi çekmenin film dilini ve gramerini çözen bir anlayışla mümkün olduğu bilinmeli ve bu bilgiyle beceriye sahip olan yönetmen ve senaristlerin aynı zamanda değerler eğitiminde verilecek duygu ve bilgiyi de iyi özümsemiş veya anlamış olmaları gerekir. Bu üretim sürecinde tasarımcı olarak yer alan eğitimcinin de bir filmin teknik şartlarından içeriğine kadar her süreci bilen birisi olarak müdahale etmesi daha sağlıklı sonuçlar verecektir.
Film, bir hikaye eşliğinde dayatmak istediği duygu ve düşünceyi seyirciye sunarken seyircide kendi kültürel kodları ile filmi izler ve kendi anlam dünyasıyla filmdeki olayları ve kişileri ölçüp bir değer biçer. Seyirci ile filmin bu karşılaşmasından seyirciye ait bilişsel ve duyuşsal anlamda zihin dünyasını etkileyen zevkler ve renkler ortaya çıkar, yeni imajlar oluşur. İşte bu imajlar hakikate işaret eden imgelerde barındırabilir tam tersi seyirciyi manipüle ederek yanlış yollara sürükleyip hakikate perdede olabilir. Filmlerdeki kurgulama ile gerçeği parçalama ve oluşturmak istediği imaj doğrultusunda bir yönlendirmeyi sözde masum bir amaçla ama ustaca yapmaktadır.
Eğitim alanında da yapılacak eğitim filmleri de sinemanın bu gücünden faydalanmalıdır. Bir insan nasıl İngilizceyi iyi bilmeden bir İngilize İslamiyeti anlatamazsa sinema dilini bilmeyen bir yönetmenin de İslamiyeti, dini değerleri doğru düzgün anlatması beklenemez. Sinema dili, geldiğimiz süreçte evrensellik kazanmış bir dildir. Karanlık bir salon ve tek odaklı bir perde ile seyircisini televizyondan daha çok etkileyen bir araçtır.
Burada değerler eğitimi ve eğitim filmleri derken sadece devlet eliyle dizayn edilmiş bir değerler dünyasına ve eğitim filmlerine değil dini kaynaklara da bakarak batılı bir sanat olan sinemadan köklenmiş eğitim filmi kavramına özellikle dramatizasyonun doğasından kaynaklanan problemlere de değineceğiz. Sadece tespit değil alternatif yollara da dini değerler açısından işaret edeceğiz. Bir nevi hayatla bağlarını kopartmaması gereken eğitim filmleri, değerler ve dijital hayatı farklı bir pencereden bakarak yeniden düşünmeye çalışacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.