Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Düşünmek ve Hazırlopçuluk

Düşünmek ve Hazırlopçuluk

Sokağa çıktığımızda yılbaşının yaklaşması hasebiyle piyango bileti satan kişileri sık sık görüyoruz. Çoğu köşe başında piyango bileti satılmakta ve vatandaş da gayet rağbet etmektedir. 

Ben sokakta, caddede olup biteni gözlemleyen birisiyimdir. Geçenlerde bilet alan vatandaşları gördüğümde aklıma neden bu kadar "hazırlopçu" bir vaziyet aldığımız takıldı. 
Yani insanların gayret etmeden ihtimallerde umut besliyor olması ve hemen hemen her şeyde kolaya kaçması. 

Mevzuya buradan başladık lakin aslında "düşünmek" ile ilgili yazıya başlayacaktım. Ama şu şekilde bir bağlantı kuracağım:

Günümüzde teknoloji gündelik hayatımızı kolaylaştırmak adına mühim ve müthiş bir etkendir. 

Teknolojiden beklentimiz uğraşlarımızı daha da kolaylaştırması bizlerin vakit istihsal etmesine vesile olmasıdır. 

Bu elbette mümkündür. Ama bizim vaktimizin büyük kısmı çalışmakla geçmektedir. 

Bundandır ki düşünmeye vaktimiz neredeyse hiç kalmamaktadır. 

Hele de elini çenesine veya şakağına dayamış, başı öne düşük, kaşları çatık, bakışları bir noktaya odaklanmış, dalgın ve kendinden geçmiş düşünen birisine rast gelmemiz oldukça zordur. 

Zaten biz bu tipleri unuttuk, etrafımızda da kalmadı. 

Gerçi olsa ne kadar değer verirdik? 

Her şeyin dalgasının olduğu bir zamanda o insanların ne kadar değeri olurdu? 

Hayatta düşünmeden yaşamaya imkân yoktur; hüzün veren düşünmenin ehemmiyetinin gittikçe azalmasıdır. 

Bizler artık hep bir uğraş esnasında düşünmekteyiz yani birisiyle konuşurken, işe giderken, yemek yerken…

Tıpkı kitap okumayı gürültülü yolculuklara sığdırdığımız gibi. 

Maalesef ne düşünmek ne de kitap okumak muayyen zamanlara mahsus değil. 

Her ikisi de hayatımızı idame ettirirken yerine getirdiğimiz eylemlerle beraber ve acele bir iş şeklinde. 

Daha önceleri başkalarına fikir sormak, akıl danışmak bir acziyet, bir şahsiyetsizlik alameti iken bugün ticareti dahi yapılmaktadır. 

Herkes fikre muhtaçtır. 

Lakin biz düşünmekten, araştırmaktan kaçıyoruz. 

Onca kulaktan duyma bilgiye sarılmamız da bundandır. 

Düşünmek vekalet kabul etmeyecek bir uğraştır. 

Mühimdir ve hakiki zenginlik oradadır. 

"Düşünmek" hususuna değindikten sonra tekrar "hazırlopçuğa" değinecek olursak biz nasıl ki düşünmekten bir hayli uzaksak, bir öğrenci nasıl ki bilginin kolayını tercih ediyorsa vatandaş da kolay yoldan zengin olmak istiyor.
 
Ticarette insanlar bir çırpıda zengin olmak istediği için dolandırıcılık bile birilerine göre meşruluk kazanmış durumdadır. 

İnsanlar, armut pişsin ağzıma düşsün istiyor. Bu durumun altında geçim zorluğu, yorgunluk, bıkkınlık vs elbette vardır ama bir tarafta da büyük para kaldıranlara karşı gıpta ve hayranlık da vardır. 

Öyle ki zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir zamanda yaşıyoruz ve adalet mekanizması vurguncuyu vuran cinsten değil. 

İnsanlar da doğal olarak müsaade edilen vurgunculuğu meşru görüyor.

Bu vaziyet devam ettiği müddetçe zor günlerimizin olacağı aşikar. 

Temennimiz hazırlopçuluktan kurtulmamız ve hiçbir şeyin vurguncunun yanına kar kalmamasıdır. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR