Dünya Diz Çöküyor, Peki Kimler Ayakta Kalacak?
Virüs ile ilgili komplo teorileri hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Virüsün ilk yayılmaya başladığı zamanlarda, “Bu küresel güçlerin bir tezgâhı, doğal değil laboratuvar menşeili, virüsün hedefi, dünya nüfusunu azaltmak, dünya ekonomisini küçültmek, işsizliği artırarak kaos ve bunalım ortamı yaratmak, birçok ülkeleri küresel güçlere muhtaç hale getirmek ve bu güçlerin dünyaya hâkim olmasını sağlamak, böylelikle devletleri eyalet kabul edip dünyayı tek dünya devleti haline getirmektir” diye sıralamıştık.
Bunlara ister komplo teorisi deyin isterseniz başka bir şey, biz bu iddialarımızın ve sözlerimizin arkasındayız. Dünden bugüne olan gelişmelerde bunu göstermektedir.
Küresel güçler, (Dünyayı kontrolleri altına alacak kadar parayı ellerinde bulunduran aileler veya karteller) bu hedeflerini gerçekleştirirler veya gerçekleştiremezler ama görünen o ki bunun için her yolu deneyecekleri kesin. Elbette onlar için insan hayatı, doğal hayat asla önemli değil. Önemli olan dünya hakimiyeti.
İstesek te istemesek te artık bunu kabul edelim. Bu bir biyolojik savaştır. Adını doğru koyalım. Küresel güçlerin son derece geniş kapsamlı bütün dünyayı etkileyecek böyle bir yola başvurmaları, gerçek hedeflerine ulaşmak için düğmeye bastıklarının bir işaretidir.
Ülkeler bu virüs ile uğraşırken diğer taraftan, virüsün yeteri kadar başarılı olamaması durumunda nerede, nasıl ve kimlerle savaşın olabileceği üzerinde, B Planlarının ve C Planlarının da olduğu bir gerçek.
Aslında devletler bütün bunların çok daha fazlası bilgiye sahipler. Ve hepsi neler yapabilirizi düşünmektedirler. Küresel güçlerin kontrolünde olan IMF, ekonomisi küçülen, işsizlikle uğraşan, borç batağına giren ülkelere kendini bir can simidi gibi sunmakta, ağzını açmış tespit ettiği ülkeleri yutmanın peşinde. Virüsten sonra birçok ülke sıcak savaşın içinde şu veya bu nedenden dolayı olacağı kesin gibi. Ayakta kalmaya çalışan ülkelerde bu şekilde diz çökecekler.
Tabi ki bizi ilgilendiren kendi ülkemiz. Türkiye...
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Sayın İbrahim Kalın’ın açıklamaları bizleri umutlandırmıştır. Sayın Kalın, “…. Biyogüvenlik, Siber Güvenlik, Gıda güvenliği ülkelerin Ar-Ge yatırımı yapacağı alanlar olacak…” demiştir.
Aynı kanaatteyiz. Türkiye’nin bunu tespit edip gerekli tedbirleri alması sevindiricidir. Çünkü artık savaşların şeklide, cephesi de değişmiştir.
ABD de yaşayan Prof. Onur Başer 24 Mart 2020 de ne demişti?
”Türkiye’de bu sağlık sistemi ile 150 bin ila 600 bin kişi ölür.” Demek ki bize biçilen bedel buydu! Bu sözü hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Sayın Başer neye göre, kime göre bu demeci verdi? Kendimizi şımartmadan ayaklarımız yere basarak olayları, bakış açılarını ciddi bir süzgeçten geçirmek zorundayız. Tam da burada AR-GE çalışmalarımızda hangi konulara ağırlık vereceğimiz konusunda Sayın İbrahim Kalın’ın sözleri çok daha fazla önem arz ediyor.
Dünyada olan ve olacak olayları çok iyi okumak zorundayız. Bunu yaparken de ekilmedik ve değerlendirilmedik bir karış toprak bırakmamalıyız. Şükürler olsun ki bu ülkede her şey bol bol yetiştirilebilir. Teknolojiyi nasıl destekliyorsak, çiftçimizi de o şekilde desteklemeliyiz. Diğer taraftan, Allah’ın bir lütfu dünya da olmayan madenler bizim ülkemizde. Yer üstü ve yer altı zenginlik kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmasını bilmeliyiz. Bütün bunları yaparken, ekolojik sistemi koruyup kollayan yöntem ve teknolojileri geliştirmeliyiz.. Bilişim teknolojileri ve savunma sanayimiz konusunda kendimizi sürekli yenilenmeli, yatırımlar hız kesmeden devam etmeli, her an her yerden her türlü saldırının gelebileceği hesabı çok iyi yapılmalıdır.
Siyasiler tekrar kendilerini gözden geçirmeleri gerekir. Muhalefeti ve iktidarı ile, hiç kimse aynı gemide olduğu gerçeğini asla unutmamalı. Bu anlamda siyaset yeniden dizayn edilmeli. Milli meseleler konusunda en üst düzeyde eskisinden çok daha fazla hassas olunmalı.
Bilinçli olarak körüklenen siyasi kavgaların nedenini bilerek hareket etmek milli bir borç olduğu hatırlanmalı. Farklı düşüncelerimiz bizi birbirimizden uzaklaştırmak yerine, milli meselelerde tam bir mutabakat sağlanması yoluna gidilmeli. Millet düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek her türlü hareketin bu vatana ihanet olduğu asla unutulmamalı.
Eskisinde çok daha fazla milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğu bir gerçek. Daha sistemli, daha top yekûn üzerimize geleceklerini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmadan, o gün için kendimizi hazır hale getirmeliyiz.
Ancak bu şekilde ayakta kalabileceğimiz unutulmaya…
Evet dünya diz çöküyor. Ama biz çökmeyeceğiz!. Biz ayakta kalanlardan olacağız. Elbette bunun asgari olarak yukarıda saydıklarımızı yerine getirdiğimizde mümkün olacağını bilmeliyiz.
Bizi zor günler bekliyor. Bu günleri kavga ortamı yaratarak, kaostan nemalananların ekmeğine yağ sürmeden, birlik, beraberlik ve metanet içinde geçirmeliyiz.
Selam ve Dua ile…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.