Dönüm noktası
[email protected]
Değerli okurlar hepinizin malumu içinde bulunduğumuz haftalar üniversite sınavına giren öğrencilerin herhangi bir üniversiteye yerleşebilmeleri için kritik kararları verdikleri dönem. Bu dönemin benim için önemi ise öğrencilerin maruz kaldıkları enformasyon kirliliği.
Efendim kendisi tercih yapmayacak olduğu halde tercih sürecini niye irdeliyor diyebilirsiniz lakin malumunuz bu süreçten geçmek zorunda olan bizim de eşimiz dostumuz, akrabalarımız mevcut. Ancak konumuz bunlar değil elbet. Konumuz ise girişte de belirttiğimi üzere tercih yapacak öğrencilerin maruz kaldığı bilgi kirliliği ya da diğer bütün taraflardan maruz kaldıkları dayatmalar diyebiliriz.
İnsanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi, hayatını idam ettirebilmesi için belli miktarda paraya ihtiyacı vardır. Eminim bu konuda herkes benimle aynı fikirdedir. Fakat ihtiyaç sözcüğünün modern dünyada algılanış biçimi biraz farklı hatta ihtiyacının olmadığına da sahip olma arzusu aşılanıyor. Bildiğiniz üzere sizlere geçen hafta ünlü filozof Diyojen’den bahsetmiştim hani şu fıçının içinde yaşayan hani elleriyle su içen çocuğu görünce elindeki kabı kırıp ihtiyacımdan fazlasına sahibim diyen hah işte o filozof gibi olmak pek mümkün değil. Zaten onun gibi olmaya da gerek yok. Ben sadece dikkatinizi biraz olsun ihtiyaçlar üzerine yoğunlaştırmak için söyledim bunları.
Buradan hareketle İslam dini bize bu konuda da ışık tutuyor aslında şöyle ki; Allah, dünya nimetlerini insanlar ve canlılar için yaratmıştır. Bu nimetleri kullanma ve yeme arzusunu da insanın içerisine koyan Allah’tır. Bunları yemek, içmek veya kullanmak insanın hem hakkıdır, hem de şükrünün bir gereğidir. Nitekim insan nimetleri yiyecek, içecek, kullanacak (Helal Olanları) ama nimeti vereni de unutmayacak. Savurganlık anlamındaki “israf yasağı” çok güzel bir ekonomik dengedir. İsraf, bu dengeyi bozar. Birisi çok harcarsa, diğerinin hakkına el atmış olur. Herkes, gücüne, çalışmasına ve şartlarına göre nimetlerden yararlanır. Ancak israf edenler bu nimet dengesini bozarlar. Allahü Teala şöyle buyuruyor; “Elini bağlı olarak boynuna asma (cimri olma). Onu büsbütün de açıp savurma (israf etme). Sonra kınanmış bir halde oturup kalırsın.” (İsra Sûresi, 17/29.). Efendimiz ise bize bu konuda, “Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin. Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.” Tavsiyesinde bulunuyor.
Şimdi efendim diyebilirsiniz ki üniversite tercihiyle bu konuların ne alakası var. Alakası şuradan geliyor hangi tv kanalı açarsanız açın mutlaka birinde işte falanca üniversitenin falanca bölümü hakkında bilgi veren reklam veya türevi programlar yine aynı şekilde gazetelerde tam sayfa reklamlar veya reklam içerikli sözümona röportajlar her yanı bunlarla çevrilmiş bir öğrenciyi düşünün. Hele bir de ebeveynler var ve kendi evladının müthiş refah içinde hayat sürmesini istiyor, bir kısmı ise bunu sağlamak için bazen gayri meşru davranışlarda bulunmaktan bile geri durmuyor. Nihayetinde gencimiz sınava giriyor aklında örnek olarak veriyorum arkeolog olmak var lakin aile evladının bu tercihi yapmasına müsaade etmiyor neden? İleride az para kazanır ve mutsuz olur-oluruz diye. İyi insan olmak, erdemli olmak vatanına-milletine yararlı olmak gibi nitelikleri barındırmasına gerek yok. Nasıl olsa televizyonlarda, sinemalarda, gazetelerde, ilan panolarında etrafımızdaki bütün uyarıcılarda maalesef mutluğun tek şartı çok para sahibi olmaya endekslenmiş durumda. Çok para kazansın da gerisi çok ta önemli değil. Bu durumda da aile çocuğunun yirmi yaşından ölene kadar olan zamanda “mutlu” olması için çoğu zaman çocuğunun istediği bölümü seçmesine müsaade etmiyor. Sonuç: ya işini sevmeyen bir edebiyat öğretmen oluyor, ya işini sevmeyen bir bankacı oluyor, ya da işini sevmeyen bir doktor. Yirmi sene sonra yaptığı işten hiçbir zaman mutlu olmamış bireyler ortaya çıkıyor ve bunların çok para kazanmanın haricinde ne kendilerine ne çevrelerine ne de kendi kuracakları ailelere faydası dokunmuyor. Zincirin halkalarından biri bozuksa arkasından gelenler de onun kadar bozuk oluyor.
Konunun en derinine inecek olursak herkesin bir üniversiteyi bitirmesi gerekmez. Yine hepinizin bildiği ünlü psikolog Maslow klinik gözlemlerinden yola çıkarak insan davranışlarına yön veren temel gereksinimlerin neler olduğunu, ortaya koymuştur. Çalışmaya göre, insanların doğuştan gelen bazı ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar zamanla davranışlarına yansır. 1. Fizyolojik ihtiyaçlar: Nefes alma, yeme içme, uyuma. 2. Güvenlik ihtiyaçları: Kendini ailesini ve sevdiklerini güven içinde hissetme. 3. Ait olma ve Sevgi ihtiyacı: Başka insanlar ile iletişim kurma, kabul edilme bir yere ait olma. 4. Değer İhtiyaçları: Başkalarınca benimsenip tanınmak, başarılı ve yeterli olmak. 5. Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı: Kişisel tatmin, kişinin potansiyelini ortaya çıkarması şeklinde sıralanır. Bizler ülkemizde hatta bütün dünyada bu aşamaları sırayla ilerken bir yerde takılı kalıyoruz o da 4. aşama maalesef çok azımız bunu aşıp 5. Sıradaki aşamaya geçip kendi benliğini buluyor. Bu konuyla ilgili ünlü komedyen Jim Carrey’in de ilginç bir tespiti ve dileği var. “Dilerim herkes bir gün zengin ve ünlü olur ve hayalini kurduğu her şeye kavuşur; böylece aranılan esas cevabın bu olmadığını anlar” demiştir.
Değerli okurlar eğer tercih sürecinde olan bir çocuğunuz varsa onun ömrünün sonuna kadar yapacağı mesleği belirlemesinde tavsiyelerde bulunun ne de olsa anne-baba tecrübelerine dayanarak evlatlardan her zaman bir adım öndedir. Ancak evladınız iyi para kazansın diye ona hayatı boyunca ızdırap olacak bir mesleği yapmasını istemeyin bu hem onun hem de ondan sonra gelecek nesillerin bekasını belirleyecektir. Devletimiz ve milletimiz var oldukça her meslek dalından yetişmiş bireylere ihtiyaç olacaktır. Mutluluğun formülü çok para sahibi olmak değil faydalı bir birey olmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.