Doğu Gerçeği
Türkiye anlamsız bir savaş içerisinde diyenler büyük bir yanılgı içindeler. Bu Türkiye’nin son savaşı. Son savaşın mağlubu da yok, galibi de. Kazanan yine kayıtsız şartsız uyanış olacak. Ne demektir bu; Kısaca hatalardan hatasızlığa doğru yeni bir kapı aralanacak. İnsanlar kin ve nefret duygularını yine bastırmak için ikinci tercihi yani sulhu tercih edecek.
Kürtler adına başlatılmış görülen bu savaşın, Kürtlerle ilgisi olmadığı apaçık ortada. Etiket ismi Kürt olan bir saldırı ve geri planda olanlar hep ithal düşünceler. Kürt yapılanması tamamen Avrupai menşei bir başlangıçla yola çıkmış olan, sonrasında tamamen başıboş bırakılmış olan bazı kesimleri kendi tarafına alarak, güya sahiplenerek, güya haksızlıklar karşısında yanınızdayız diyerek kandırılmış olanların hipnoz edilmişçesine kendilerini içinde bulduğu bir savaş.
Doğuda yaşayan Kürtler şuan içinde bulunduğumuz olaydan memnun değil. Ben hem Kürtçeyi, hem de Türkçeyi ana dili gibi kullanan biriyim. Bu süreç başladığında doğu yine korkulu bir Vietnam halini aldı diyenler, oralara gitmekten korkanlar, vatanın her parçası bizimdir al bayrak Edirne’den Karsa kimseyi rahatsız etmemeli düşüncesini yazacağım dipnotlarla kanıtlayacağımı düşünüyorum.
Adıyaman’da salaş bir lokantada yemek yiyorum. Birkaç kişi ön masada yemek yerken kulak misafiri oluyorum. Tamamen Kürtçe konuşan bu insanların doğudaki durumu analiz ettiğini anlıyorum. Biri Bu akan kan boşuna akıyor diyor. Amacı, davası talep ettikleri, zaten elde edilenler. Bu memleketi ayrıştırmak için ortaya sürülen insanlar üzerinden çok pis tezgâhlar kuruluyor. Bu tezgâhları kuran ne Müslüman ne de Kürt. Bu oyun büyük bir oyun, Türkiye’nin Ortadoğu ve İslam devletleri üzerinde oluşacağına emin oldukları hilafet devletinden korkanların oyunu. Bu oyun sürekli bir meşgaleyle meşgul olsun diye ve Türkiye bu amaçsız kavgayla meşgulken kendi ideallerini hayata geçirmeye çalışanların zaman kazanmaları için kurduğu bir tuzak diyor.
Bu ses salonun içinde o kadar yüksek harflerle yankılanıyor ki, sulu yemek tezgâhının önünde duran lokanta sahibi oradan laf atıyor; Nemrut’a ziyarete gelen yerli Turist gelmiyor artık. Doğu illerini gezmek isteyen Anadolu insanını bizlerden uzak tutmak için korkutuyorlar. Doğu eskiden öcü bir bölgeydi, yine eski günlerine döndürmeye çalışıyorlar. Devlet açılım yaptı, en azından insanlar kan akmıyor diye mutluydu. Şimdi aynı ilde öldürülen iki kardeş, biri dağda biri emniyette, amacı nedir bunların, eğer ki bizim haklarımız içinse bu kavga, benim kimseyle alıp veremediğim yok, benim kavgam ekmeğimle diyor.
Oturduğum yerden kalkıp yanlarına gittim Türkçe bana bir çay ikram eder misiniz dediğimde sanki evlerine Allah’ın misafiri gelmişçesine ayağa kalkıp kimsin bile demeden masalarına buyur ettiler. Ben direk şu ifadeleri kullandım; Sizin tek kavganız ekmekse bu savaş neden var? Neden anneler ağlıyor dedim…
Ve isimsiz cümleler kuruluyor; Burası bakir gençliği olan yerler. Gençler örf annene kültürlerine göre yetişiyor. Yaşı gelenler durumu iyi olan aileler tarafından okutuluyor, durumu olmayanlar işsizliklerini devlete mal ediyor, okuyamamalarını devlete mal ediyor, evine ekmek götüremeyenler yine bu durumu devlete mal ediyor. Bu gençler suçlu olarak o an devleti görüyor. Çünkü buralarda sürekli PKK propagandası yapan insanlar var, dağı güzel gösteren insanlar var. Hayat mücadelelerindeki başarısızlığın fatura edileceği bir devlet var. Yavaş yavaş gençlik devlete karşı kinleniyor. Eğitim olanakları yok, dünyayı kendilerinden ve Kürkçülükten ibaret görmeye başlıyorlar. Bu fitne tohumu gençlerin beyinlerine işlenirken, kendilerine bu zamana kadar göremedikleri paralar veriliyor. Bakıyorsunuz işi yok ama elindeki telefon çok pahalı, işi yok cebinde çok fazla para var. Bu para nereden geldi diye soran yok. Aileler bunu sormaya başladığında çocuklar ailelerinden uzaklaşıyor. Ve kendilerine heval dedikleri yapının tuzağına düşmüş oluyorlar.
Diğeri; sadece bu da değil, caddenin ortasında belinde silahla güç gösterisi yapan askerler, bunu bilerek yapıyor. İnsanlara çok ağır bir dil kullanıyorlar. Ben onların Mehmetçik olduğuna inanmıyorum. Ya devletin içindeki örgüt mensuplarıdır. Ya da insanları askerden, polisten tiksindirmeye çalışan terörün bir tiyatrosudur. Çünkü gerçek Mehmetçik şefkatlidir. Çocuklarımızla sokakta sohbet ederler, gençlerimizle düğünlerimizde halay çekerler. Ama asker polis kıyafetiyle gezinen bir kesim tamamen askerden polisten insanları iğrendirmeye çalışıyorlar diyor.
Peki, açılım oldu, akil insanlar denildi bunun bir faydası olmadı mı soruma?
Oğlum akil olan insanlar televizyonda gördüğümüz insanlar, biz televizyonda gördüğümüz insanları ulaşılmaz, çok zengin, insanları anlamayanlar olarak yorumlarız. O akil insanlardan birine bir sorsalar ekmek kaç lira cevap verebilir mi?
Devlet akil insanları buraya toplantı salonlarında üst aramalarıyla halkla buluşturdu, sokaklarda korumalarla esnafla tanıştırdı. Bir gösteriş budalalığı değil mi bu? Bizim burada mollalarımız var, aşiret büyüklerimiz var, dini Mübin sözü geçen insanlarımız var, esas akiller bunlardır.
Buranın genlerine uyan, buranın insanını ikna edecek olanlar bizim içimizde olan önderlerdir. Devletin akil olarak belirlediği kişiler de batının genlerine uyar, onlar batıda helalleşmeyi telkin edeceklerdi, bizim akillerimizde kardeş olmayı telkin edeceklerdi. O zaman sorun kökten çözülürdü. Tekrar bir kıvılcım yakmak isteyen dış güçler ne yakarsa yaksın, bizim akillerimizin sözünden gençliğimiz çıkmazdı.
Bir diğeri; Kadınlarımız burada sönük dururlar belki ama evin geçimini sağlayan erkektir, evin karakterini sağlayan da kadındır. Devlet kadınlarımıza imkânlar sunabilirdi. Ve bu konuşmaların ana teması ise mutlaka ve mutlaka İslam kardeşliği etrafında birleşme mesajı olmalıydı, çünkü biz her şeyden ödün versek de dinimizden ödün vermeyen bir milletiz.
Dağda domuz eti yiyen adamı Kürt ilan ediyorlar, Kürt değildir, dağda öldürdükleri bir kadının çıplak resimleri karşısında poz verip resimleri servis ediyorlar, asker diyorlar onlarda asker değildir. Tamamen bir tuzak, bir oyundur. Kürtlerin ekmeği, şanı şerefi namusudur. Kürtlerin hassas noktalarını tespit eden casuslar sayesinde bu ülke yine kan gölüne döndürülmek isteniyor. Türkiye şunu bilsin Kürtlerin içinde devletinin kötülüğünü isteyenler var, ama Türkiye devleti içinde devletin kuyusunu kazmaya çalışan maşalar daha fazla.
Bu ifadeler bu şekilde sürüp giderken sözün arasında okuruma seslenmek istiyorum… Şimdi ne yapmalı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.