Dil ve Toplum
Bir milletin özelliği öncelikle dil ile tezahür eder. O milletin kültür seviyesinin, muhtevasının derecesini kullandığı dil ile tespit ederiz. Kullanılan kelimelerin gerek çokluğu ile gerek atfedilen manaları ile kültür düzeyini yorumlamak kaabildir.
Dilde bir milletin ruhunu buluruz.
Kelime manasının oluşmasında ruh etkilidir. Milletler ruhları itibariyle farklılıklar barındırdığı için dillerinde başka milletlerin tercüme edemeyeceği kelimeler vardır. Misal dilimizdeki “huysuz” kelimesini başka bir dile çevirmek mümkün olmayacaktır.
İnsan kendisini ifade ederken, hislerini aktarırken kullandığı kelimeleri bedeninde oluşan haller ile destekler.
“Kelimelerin telaffuz şekli seste olduğu gibi ağız hareketlerinde ve çehrenin çizgilerinde, mimiklerde, adale hareketlerinde, umumiyetle yüz ifadesinde, baş ve el hareketlerinde hususiyetler doğurur.”
Dilin şekillenmesinde, oluşmasında coğrafi durum da büyük rol oynar. Misal deniz kenarında yaşayan bir milletin kullandığı kelimelerin ağırlıkla denizle ilgili olması gayet olağandır.
Bundan dolayı bir milletin dilini incelediğimizde uğraşlarını, uygarlık gelişmelerini kolay bir şekilde anlarız.
Kosmos, logos, eidos gibi kelimelere Yunan uygarlığında rast geliriz ve bunları incelediğimizde o uygarlığı daha kolay anlarız.
Kelimelerde hayatlar, telakkiler gizlidir.
Pek çok Doğu medeniyetinin dillerinin incelemesinde ise devlet, hukuk, askerlik gibi kelimelere rast geliriz.
Milletimizin ise devletçi, teşkilatçı ve askeri yapısının olduğu aşikârdır.
Değerler, hassasiyetler, samimiyetler dile yansır ve dil ile bütünleşir.
Mesela dilimizdeki “dost” kelimesini diğer millet dillerine çevirmek oldukça zordur hatta mümkün değildir.
Batı dillerindeki aile-akraba bağı ile bizim aile-akraba bağlarımız da çok farklıdır. Bizdeki gelin, görümce, elti vb. kelimelerin karşılığını onlarda göremeyiz.
Bizim aileye atfettiğimiz ehemmiyetin temelinde asırlardan gelen, çeşitli vasıtalar ile oluşan vefa ve sadakat duyguları vardır. Bu duyguların derinlik kazanması bir bakıma aile ile olan yakınlığımız ve verdiğimiz değerle oluşmuştur. Sadakatimiz ahlakımıza temel teşkil etmiş ve varoluşumuza kalıcılık sağlamıştır.
Aileye verdiğimiz değeri dilimizde de görürüz. Bir bebeğin büyüyüp yetişmesinde nasıl onlarca, yüzlerce etken rol oynuyorsa dilde de bu böyledir.
“Türkler ister galip ister mağlup, ister hâkim ister mahkûm olsunlar hiçbir zaman, hiçbir yerde milli dillerine karşı besledikleri imandan inhiraf etmemişlerdir.”(Leon Cahun)
Türkçemiz asırlardan süzüle gelen bin bir emek ile yoğrulmuş hatıraları peşi sıra getiren bir miras niteliğindedir.
Bizlerin vazifesi bu mirasa halel getirmeden sahip çıkmaktır.