Dil Üzerine Düşünceler
Dil hakkında Alman filozof Martin Heidegger’in manalı bir sözü vardır. Heidegger, “dil insanın evidir” der. Alain ise evin dışı tabiata içi insana göredir, der. Buradan yola çıkarak evin tabiat içinde bulunduğunu, eve tabiattan malzeme alıp insanların isteğine göre şekil verildiğini ve evin içinin ise insanlara ait zevkleri yansıttığını savunabiliriz.
Yine buradan dillerin de böyle olduğunu savunabilir miyiz?
Elbette mümkündür. Çünkü milletler de kendi ihtiyaçları, değerleri, kabulleri, zevkleri, esasları vb. doğrultusunda dillerini oluşturur. Nasıl ki bir ev insanlar için barınak ve aynı zamanda korunak oluyorsa dil de milletin duygularına, hissiyatına, düşüncelerine korunak olur. Dili bir bütün olarak düşününce milletin evi olarak da kabul etmek gerekir.
Dil bir bakıma vasıtadır. İnsanlar kendilerini ifade ederken konuşurlar. Caddelerde yürüdüğümüzde, sokaklardan geçerken, herhangi bir mekâna girdiğimizde ve etrafa kulak verdiğimizde buna şahit olmamak mümkün değildir.
İnsanlar öfkelenince, mutlu olunca, hüzün dolunca bu hisleri duyururlar.
Misal, şairin “lambamda titreyen alev üşüyor” demesi, hislerini bu denli anlatabilmesi ancak dil ile mümkündür. Biz belki farkına varamıyoruz ama parça parça da olsa tüm bunlar bizim kim olduğumuzu anlatıyor. Nelere hüzünlendiğimizi, nelere sevindiğimizi dil ile duyuyoruz.
Bugün sınır güvenliğimiz hususunda düzenlediğimiz harekâtlar da dahi edilen birkaç kelam bizlere umut veriyor. Misal geçen sene düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı’nda muhabirin “istikamet neresi?” sorusuna bir askerimizin “Kızıl Elma” demesi aslında içimizde hep ukde kalan, Kızıl Elma hayalini bizlere hatırlatmıştı. Belki o güne kadar onlarca kitap, yüzlerce makale, yüzlerce köşe yazısı yazıldı lakin hiçbirinde millette bu tesiri uyandırmadı. Yine Barış Pınarı Harekâtı’na giden askerlerimizin operasyona giderken “düğüne gidiyoruz” demeleri, onlardaki inanmışlık, milletimizin bütünlüğünü sağladı ve milletimize güven verdi. Siyasilerin onca açıklamalarına rağmen oradaki birkaç kelam daha tesirli oldu.
Dil manayı göz önüne serer, bizlere hissettirir.
Burada dil ile olan yakın münasebetimizi yani insan ve dilin parça-bütün teşkil ettiğini anlatmaya çalıştık.
Üzerinde sıklıkla durduğumuz bu mevzuu; bazı şeyleri kaybetmeden fark etmemiz gereken bir mevzudur.
Velhasıl bunun için de biz, bizi bize anlatana sahip çıkmaya mecburuz.