Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye
Günümüz dünyasında maalesef gerek siyasiler gerekse devlet yöneticileri, kendi siyasi pisliklerini, başarısızlıklarını, yolsuzluklarını örtmek için tribünlere oynar, halka olmadık akla hayale gelmedik gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan hedefler göstererek varlıklarını sürdürmek isterler.
İşte tam da bize, “Evet aynen öyle” dercesine geçen hafta içerisinde Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Lübnan Halkına Osmanlının devlet terörü uyguladığı, I. Dünya Savaşından sonra zorla askere almalar olduğu, aç bırakıldığı, zorla çalışmalar yüzünden yüzbinlerce insanın mağdur edildiğini söyledi. Konuşmasından kısa bir süre sonrada bilinen olay oldu. Yani Türk Büyükelçiliğine ve Bayrağımıza karşı çok büyük bir saygısızlık yapıldı.
Şimdi asıl soru şunu! Mişel Avn durup dururken ne den o yılları kaşıyıp Osmanlı’ya dolayası ile Türkiye’ye saldırdı? Veya Lübnan gibi küçük sıradan bir ülke böyle bir şeye nasıl cesaret etti? Bunu yapmaktaki gerçek gayesi nedir? Gibi soruları çoğaltabiliriz.
Lübnan’ın tarihine bakanlar, tarih boyunca Marunîlerin ve Dürzilerin çatışmalarını görürler. Osmanlı her defasında buraya huzur gelmesi açısından olağanüstü gayret göstermişse de zaman zaman başarısız olmuştur. Hatta Lübnan’ın huzuru için Mareşal Ahmet Paşa’yı bile asmaktan çekinmemiştir.
Mişel Avn, Osmanlı’ya minnet borçlarını ifade etmesi gerekirken, saldırmasının kasıtlı, bilinçli bir saldırı olduğu ayan beyan ortadadır. Çünkü başta Fransızlar olmak üzere, batılı devletler, Osmanlının son dönem zaaflarından faydalanarak akılları eskittikçe Lübnan’a asker çıkarmışlar, talan ve yağmalayarak Lübnan’ın zenginliklerini yerle bir etmişlerdir. Tuhaf olan, Hıristiyan Katolik Marunî Mişel Avn, neden o dönem batılıların ülkelerini yağmaladıklarını anlatmıyor da, Osmanlının barış ve huzur için elinden geleni yapmaya çalıştığı halde halkın mağduriyetlerinden bahsediyor?
Mişel Avn, galiba herkes Türkiye’yi dört bir yandan sıkıştırıyor bende buradan görevimi yapayım anlayışı içinde hareket etmiş olacak ki skandal açıklamalar da bulunuyor. Hem de bulunduğu konuma bakmadan.
Mişel Avn, önce kendisinin nasıl Başbakan olduğunu veya olmadığı halde başbakanım dediği yılları anlatsın, sonra Lübnan iç savaşında Lübnan’da neler yaşandığını anlatsın. Kimin kimi nasıl katlettiğini, nasıl katliamlar yapıldığını, İsrail ve o zaman ki Suriye’nin Lübnan’da neler yaptıklarını anlatsın. Bunlar yakın tarih, daha dün gibi. Ondan sonra Osmanlı’ya dolayısı ile Türkiye’ye dil uzatsın. Acaba Mişel Avn’a birileri , “Ya bir iki salvo da sen gönder Türkiye’ye de biraz da sen meşgul et” mi dediler de ipe sapa gelmez abuk sabuk laflar ederek milleti galeyana getiriyor?
Belki Mişel Avn ciddiye dahi alınmamalı. Söylediğinin tarihsel hiçbir gerçek tarafı yok. Çünkü her dönem kendi şartları içinde değerlendirilmeli. O dönemde savaş sonrası Osmanlı ahalisi dâhil mağdur olmayan mı var? Diğer taraftan İnsanları zorla çalıştırma, zulüm etmek, aç bırakmak Osmanlının kuruluş ve varoluş felsefesine aykırı. Çünkü Osmanlı, hâkimiyeti altındaki topraklar da yaşayan halklara zorla ve zulümle her hangi bir şeyi yaptırması mümkün değildir. Çünkü devletler, milletler Osmanlının adaletinden şefkatinden, merhametinden Osmanlının gönüllü tebaası olmak için irade beyan etmişlerdir. Osmanlı gittikleri yerlere i’lay-ı kelimetullah gayesi ile gitmişlerdir.
Balkanlarda bazı Hıristiyan kiliselerin kayıt defterlerinde (ki bu kayıtlar müzelerde muhafaza edilmektedir) “Ya Rab! Bize de Osmanlı hâkimiyeti altına girmeyi nasip et ki, dinimizi huzur içinde yaşayalım” beyanları mevcuttur.
Muhammed Abduh, Padişah Sultan Abdülhamit’e yazdığı layihada diyor ki; “İtikat ediyorum ki, imanın şartlarından birincisi Allah’a imandır. İkincisi Peygamberlere imandır. Üçüncüsü de Osmanlı Devleti’nin bekasına imandır. Zira bu devlet yıkılırsa, Âlem-i İslam perişan olacaktır ve sahipsiz kalacaktır. “
Öylede oldu!
Doğudan-batıya, kuzeyden-Güneye dünyanın dört bir yanından, Yavuz Sultan Selim Han’a, Kanuni Sultan Süleyman Han’a, bazen mektupla, bazen bizzat gelerek, bazen de elçiler ile görüşerek Osmanlı hâkimiyetine girmeyi talep etmişlerdir. Başta Mısır olmak üzere Arap ülkeleri Osmanlı’nın hâkimiyetine girmek için her yolu denemişlerdir.
Neymiş Sayın Mişel Avn, Osmanlı Devleti kılıca dayılı sömürgeci bir imparatorluk değil, eşine tarihte ender rastlanacak bir İslam Devletidir.
Şimdi sen I. Dünya Savaşından sonra Osmanlının yüzbinlerce insanı mağdur ettiğini söylüyorsun ya, önce sen Lübnan iç savaşında ölen veya mağdur olan, yüzbinlerce insanın hesabını ver sonra Osmanlıya laf et, bu bahane ile Türkiye’ye saldırmak kimsenin haddi değil!
Bir şeyi daha unutma, her Türk Müslüman olarak doğar, Müslüman olarak yaşar, yaşarken de devleti için şehit olur, bunu da onurların en büyüğü olarak kabul eder. Bunun senin anlamanı beklemiyoruz ama istersen konuşurken, tribünlere mesaj verirken bir kez daha düşün!
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.