Cunta’nın Karşısında Bir İman Eri: Muhsin Yazıcıoğlu (2)
Tehditler durmayacaktı ama Muhsin Başkan hiç durmayacaktı. Cunta’ya karşı bir İslâm eri haykıracak; “Askerin yeri kışladır. Ordu sivil siyasete müdahale etmemelidir, ‘ordu göreve diyen’ darbeci zihniyet, demokrasi ve millet düşmanıdır.” diyerek alayına meydan okumuştu.
Laiklik zırhını kuşanmış, Kemalizm miğferini beynine çakmış, Amerikan güdümünde olmasına rağmen utanmadan Türk üniformasının içine sinmiş şeref yoksunu şövalyelerin hesap edemediği bir şeydi bu. Karşılarında dimdik başı ve memleket kadar büyük yüreğiyle Muhsin Yazıcıoğlu duruyordu. Muhsin Yazıcıoğlu’nda kıymaya niyetlendikleri ne varsa görüyorlar, ürküyorlardı. Çünkü Başkan’da gördükleri İslâm’dan, imandan ve Anadolu’dan başka bir şey değildi!
Ve nihayet o kara gün geldi. Tarihler 28 Şubat’ı gösteriyordu. İktidar zor günler yaşıyordu. Asker genelkurmaya önce basın mensuplarını, sonra yargı mensuplarını çağırarak bilgilendirme toplantıları düzenliyordu. 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulun toplantısı işte bu şartlar altında yapıldı. 9 saat sürdüğü söylenen toplantıda, asker üyeler Refah Partisinin “irticai” eylemlerini dile getirdiler ve Erbakan’ın özellikle Konya’da yapılan mitinglerdeki sözlerinden, atılan sloganlardan oluşmuş görüntüleri sundular. Toplantı sonunda 18 maddelik bir karar metni kabul edildi. Bu kararlarda laikliğin titizlikle korunması, her türlü dinci faaliyete ve personele karşı TSK’nın uygulamalarının diğer devlet kurumlarınca da örnek alınması, sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, dinci tarikat ve örgütlerin yurtlarının, kurs ve dershanelerinin MEB tarafından ciddi şekilde denetlenmesi gibi hükümler vardı.
Muhsin Başkan, Başbakan Erbakan’a 28 Şubat kararlarını imzalamamasını ve kararları baskıyla imzalatmaya çalışan generalleri emekli etmesini, aksi takdirde bu hükümetin fazla uzun ömürlü olmayacağını baş başa yaptıkları görüşmede yüzüne söyledi. Fakat Erbakan ürktü…
Başbakan Erbakan 28 Şubat kararlarına direnemeyip, imzalamakla yetindi. Hükümet, MGK’ya boyun eğmişti.
İşte o gün Erbakan dik durup tavır gösterebilseydi, o kararları imzalamasaydı cuntacılara hak ettikleri cevabı vermiş olurdu. O gün Erbakan cuntaya karşı milletin sesi olsaydı kahraman olurdu. Fakat bunu yapmadı. Dört ay sonra başbakanlıktan istifa etmek durumunda kaldı.
Cuntacılara karşı Anadolu’nun aradığı duruşu devrin başbakanlık koltuğunda oturan değil, gönüllerde taht kuran Muhsin Yazıcıoğlu gösterecekti.
Çevik Bir, Muhsin Başkan’a bir not gönderdi. Notta ‘’Türkiye’nin İran olmasına asla izin vermeyeceğiz!’’ yazıyordu. Muhsin Başkan da hemen altına ‘’Biz de Türkiye’nin Suriye olmasına izin vermeyeceğiz!’’ yazarak Çevik Bir’e geri gönderdi. Sonrasında Muhsin Yazıcıoğlu medyaya açıklama yapıp, Suriye’deki BAAS rejimi gibi rejim kurmayı hedefleyen Çevik Bir ve türevleri gibi cuntacılara karşı herkesin gözü önünde haykırdı; ‘’Türkiye, İran olmaz! Cezayir olmaz! Suriye olmasına da biz müsaade etmeyeceğiz!’’
Küçük bir azınlığın köpekçe ve ağızlarından salya akarak giriştiği darbe hevesine kimse karşı koyamazken, tek başına Muhsin Yazıcıoğlu bir İslâm eri olarak buna karşı koymuştu! Başkanın bu sağlam duruşu sayesinde Türkiye BAAS tipi darbeden kurtulmuştu.
İşte söz konusu vatanı olduğunda bütün gemileri yakacak örnek duruş! Tanka, tüfeğe karşı yürek! Kitapsızların önüne cesaretle dikilmek kaç babayiğidin harcıdır? Üstelik namlular sürekli ona doğrulmuşken hakkı bütün çıplaklığı ile dile getirmek nasıl bir imanın tezahürüdür? Ben yaşıyorsam, vatanıma dokunamazsın, benim fikrime, inancıma kelepçe vuramazsın demek değil de nedir Muhsin Başkanınkisi? Değerlerinin arkasında durmak, savunduğu fikri yaşamak böyle olurdu işte! En ağır bedelleri ödemesine rağmen zerre haysiyetinden taviz vermemek ancak inanmış, iman etmiş birisine yakışırdı.
Evet, o gün Muhsin Yazıcıoğlu o kocaman yüreğiyle Amerika’nın çocuklarına karşı bir Anadolu çocuğu olarak meydan okuyacak; ‘’Namlusunu milletine çevirmiş tanka selam durmam!’’ diyerek, cuntadan pısan bir korkak olarak değil, milletinin boynuna ilmeği geçirmek isteyenlere karşı kendini milletine siper eden bir kahraman olarak tarihe geçecekti.
Şehit Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu’nun ruhuna bir Fatiha…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.