Çocukluk travmaları
Çocukluğumuzda yaşanan travmalar yaş aldıkça kocaman engeller olarak karşımıza çıkıyor. Her bireyin hayatında gündelik hayatını etkileyen birçok olay bulunuyor. 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre her 8 yetişkinden birinin çocuklukta cinsel istismar, 4’te birinin fiziksel istismara maruz bırakıldığı görülmüştür. Yani çocuklukta yaşanan travmalar sık rastlanılan bir durumdur ve bu travmalar yetişkinlik döneminde farklı şekillerde kendini belli etmektedir. Kısaca çocukluk travmalarının ne anlama geldiğine değinirsem çocukken maruz kalınan üzücü deneyimler olarak tanımlanabilir.
Fiziksel, cinsel veya duygusal istismarlar, şiddet, sevilen bir kişinin kaybı, kaza gibi olaylar çocukluk çağında yaşandığında ve çözüme kavuşmadığında travmalara yol açan etmenler olarak sıralanabilir.
Her bireyin hayatında yaşadığı olaylar değişiklik gösterebilir. Bazen bizler için travmatik gelmeyen olaylar başkası için travma sebebi sayılır. Uzmanlar çocukluk döneminde çocuğun yeteri kadar ilgi görmemesinin, yeterli desteği alamamasının travma belirtilerine evrildiğini söylüyor. Bu tür olayları devamlı yaşamayan çocuğun yetişkinlik döneminde hayatı alt üst olabiliyor. Birey yetişkinlik dönemine geldiğinde yaşanan olaylarla bağlantılı olarak kendini ifade etmekte zorlanırken, ihtiyaç duyulan ikili ilişkilerde de sorunlar yaşıyor.
Hayatın her alanını olumsuz etkileyen travmalarımız var. Örneğin bir aile çocuğa dediğini yaptırmak için ‘Dediğimi yapmazsan seni sevmem, sütümü helal etmem’ gibi cümleler kurduğunda duygusal istismar yapmış olur. Bir başka örnek sopayla, kemerle dövmek fiziksel istismar olur. Bunların yanında istismar, şiddet, dövmek gibi şiddetsel eğilimler yok ama çocuğa gerekli ilgi ve değer verilmeyerek aç bırakmak var. Bu durumunda fiziksel istismara girdiği uzmanlar tarafından söylenmektedir.
Günümüzde yaşanan olaylarda bireyin tutumuna dikkat çektiğimizde psikologların bireyin davranışlarının çocuklukta yaşanan travmalardan kaynaklandığını söylediğini duymuşuzdur. Özellikle gençlerin tutum ve davranışlarında kendini belli eden bu travmaların ana kaynağı aile ya da aileden gelen başlıca etmenlerdir. Gençlerin kendilerini fark ettikleri andan itibaren savaşmaktansa bir uzmana görülmeleri gerekmektedir. Bu durumda ailelere de önemli bir pay düşmektedir.
Çocuk her ne yaşamışsa sorgulamadan iyimser bir tutumla yaklaşılmalıdır. Çocuk suçluluk duygusuna itilmemelidir. Çocuk suçlulukla baş başa bırakıldığında uzmanlardan olumlu dönüş alamamakta ve sorunların çözümüne ulaşılamamaktadır. Çocuklara gereken değer ve önem verilmelidir. Genç bir birey olduklarında da aileler ellerini çocuklarının üzerinden çekmemelidir. Her ebeveyn üstüne düşen görevi yerine getirmelidir.