Çanakkale Cephesinde Ramazan
O günleri yazan tarihçilerin ortak anlatımlarına göre Çanakkale cephesi; askerlerimizin büyük bir kısmının yaz-kış üzerlerinde eski yazlık elbiseler, çok sağlam olmayan potinler, kışın yağmur, kar, çamur, buz gibi soğuk bir hava, siperden çıkmanın mümkün olmadığı, çıkıldığı anda ölümle burun buruna gelindiği, yazın aşırı sıcakların olduğu, ceset ve dışkı kokuları, zararlı haşeratların kol gezdiği, doğru dürüst yemeğin verilmediği, açlığın ve ölümün kol gezdiği bir cephe …
Tam da böyle bir ortamda savaşan askerlerimiz, Ramazan ayı geldiğinde, savaş zamanında oruçtan muaf olduklarına dair fetva verilmişse de askerlerimiz, şehit olurken Allah’ın huzuruna oruçlu olarak gitmeyi tercih ediyorlardı.
İmanın ve maneviyatın en üst düzeyde olduğu Çanakkale’de, askerlerimiz oruçlarını, kızgın güneşin altında 16 saat, şarapnel, el bombası, makinalı tüfekle kurşun yağmuru, düşman uçaklarının attığı bombalardan korunmak için kıvrılmış vaziyette saatlerce beklemek, susuzluktan dudakların yarıldığı, iftar zamanı bulabilirlerse bir tane peksimet, bulamazlarsa su ile oruçların açıldığı, çoğu kez aç-susuz oruçların tutulduğu bir Ramazan…
Ve en önemlisi bütün askerlerimizin bu şartlarda bile oruçlu olması.
Türk yurdunun hürriyetine kavuşması için canlarını seve seve veren, ibadetlerini en zor şartlarda bile yapabildikleri kadar yapan, bu konuda her türlü zorluğa göğüs geren, tarihin görüp göreceği en kahraman askerleri olan, Mehmet Akif’, in deyimiyle, “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhidi, Bedrin Arslanları ancak bu kadar şanlı idi ” övgüsüne mazhar olan Çanakkale Arslanları, canları, kanları pahasına da olsa düşmana geçit vermemiş, ne olduğu belirsiz haçlı sürülerini denizin dibine gömmüş ve tarihe “Çanakkale Geçilmezi” altın harflerle yazdırmışlardır.
Biz veya çocuklarımız o kahramanların neler yaşadığını, hangi şartlarda savaştıklarını ne kadar biliyoruz veya biliyorlar. Onların bıraktıkları emanetlere ne kadar sahip çıkıyoruz. Vatan, bayrak, millet, devlet dediğimizde kaç kişi yürekten hassasiyet gösteriyor. Veya ecdadın bu topraklar için döktükleri kanları, verdikleri canları aklımıza geldiğinde kaçımızın yüreği sızlıyor. Hangi şartlar altında nasıl oruç tuttuklarını, nasıl ibadet ettiklerini, kaçımız hatırlayıp kendi ibadetlerimizle karşılaştırıyor, kendi hassasiyetlerimizle kıyaslayabiliyoruz?
Çanakkale’yi düşünürken kendimizi ne kadar sorguluyoruz? Onlar en zor şartlarda bile taviz vermeden ibadetlerini yapar oruçlarını tutarken, bizim bir elimiz balda misali her şey önümüzde bütün imkanlar soframızdayken, hatta bazı yiyeceklere “burun kıvırırken” bizim hürriyetimiz için canlarını seve seve veren insanımızı ne kadar düşünüp ruhlarına Fatihalar yolluyoruz.
O kahraman askerlerimizin hangi şartlar altına orucunu tutup namazını kıldığını düşündüğümüzde, hiç kendimizden utandığımız oluyor mu? En basitinden onları saygı ve rahmetle yat ediyor muyuz?
Hadi buyurun gelin hep birlikte empati yapalım. Bir günlüğüne sadece bir günlüğüne onların tuttuğu gibi oruç tutalım. Aç, susuz, siperin içinde hareketsiz kıvranmış bir şekilde duran ve her an ölümü bekleme anı.
Bırakın empati yapmayı, düşünmesi bile tüylerimizi diken diken ediyor. Hele bir de önümüze gelen yiyeceklere bakarak o kahramanların tuttukları oruçları düşünecek olursak, Allah’ın verdiği hiçbir nimete nankörlük etmeyeceğimizi anlamış oluruz.
Peki bu ülkenin hürriyetinin kazanılmasında ki çekilen sıkıntıları, verilen canlar, inanılmaz zorlukları, fedakarlıkları hatırlamak niye bu kadar önemli?
Dünün toplanıp gelen haçlı sürüleri, bugün bizim insanımızın kılığında içimizde dolaşıyorlar. Elinde haçlı tokmağı olan, kravatlı haçlı uşaklarının varlığını bilmemiz, onlara karşı her türlü mücadeleyi vermemiz açısından son derece önemli.
Bugün ecdadına küfreden, neredeyse boynuna tasma takılı köpekler gibi davranan, insan kılıklı yaratıkları görmemiz için önemli.
Bugün her fırsat bulduklarında milli ve manevi değerlerimize saldıran, çıkar ve menfaatleri için bu değerleri istismar eden, inanmadıkları halde inandık diyen insanları tanımak için önemli. Onlara karşı koyabilmek için önemli.
O halde hep birlikte, dünyanın dört bir tarafından İslam’ın Sancağı yere düşmesin diye gelen ecdadı, rahmetle, minnetle yad edelim. Dualar yollayıp onlara karşı duyduğumuz sevgiyi ifade edelim.
Başta Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere, bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun.
Tarihin gördüğü destansı kahramanlıklarla bize emanet ettikleri bu cennet vatanı, canımız pahasına koruyacağımıza, sahip çıkacağımıza, düşman çizmesine çiğnetmeyeceğimize söz veriyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.