Alperen Aydın

Alperen Aydın

Can Verir Cananını Veremez Türkler

Can Verir Cananını Veremez Türkler

Yazımızın başında öncelikle 22 Kasım 1948’de vefat eden kahraman ‘’Çöl Kaplanı – Medine Kahramanı Fahreddin Paşayı’’ rahmet ve minnetle anıyorum.

I. Dünya Savaşı zamanları, sene 1916… İngilizler Arapları isyana teşvik ediyor, vaatlerle bazı kısımların iştahlarını kabartmayı başarıyordu. Bazı kısım Arapların Osmanlı’ya ayaklanmaları başlamıştı. Tam da bu sıra Fahreddin Paşa, Devlet-i Aliyye tarafından Hicaz bölgesindeki denetimi sağlamak amacıyla görevlendirildi. 31 Mayıs 1916’da göz nurumuz Medine’ye geldi. Olası bir isyana karşı önlemleri aldı. O güzel insan Fahreddin Paşa, Medine’deki kutsal emanetleri asi güruhların tarumarından korumak amacıyla lokomotifinin alnında ‘’Esselamü Aleyke Ya Rasulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)’’ yazılı bir tren getirtip, İstanbul’a gönderir. Bunlar hâlâ Topkapı’da muhafaza edilmektedir. İşte ecdat, işte edeb…

Tahmin edilen oldu. 5 Haziran 1916’da büyük isyan başladı. İnci tanemiz Mekke’miz elimizden yitti. 1917’de ise İngiliz ve isyancı Araplar, Akabe’yi ele geçirdiler. Sıra Medine’de idi... Sene 1918, gözümüzün nuru Medine kuşatma altında…

Medine zaten sıkıntılar içerisinde boğuşmaktayken, kuşatma, şartları iyice ağırlaştırır. 50 Dereceyi bulan sıcaklıklarda askerlerimiz yiyecek bir şey bulamazlar. Çare beklenmektedir. Fahreddin Paşa’nın sesi duyulur; ‘’Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Yalnız tüyü yok. Temiz şeyler yiyor. Çekirgeye yan gözle bakmak ve ondan tiksinmek nimete nankörlüktür.’’ Evet, askerlerimiz aylarca çekirge ve hurma yiyerek hayatta kalmışlardı… Peki, ne için? Yoluna canlar kurban Resulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) terk etmemek için. 

Kuşatma sürerken ‘’Mondros Ateşkes Anlaşması’’ imzalanır ama Fahreddin Paşa çekilmeyi, Medine’yi teslim etmeyi reddeder. Askerleri ile birlikte Medine’de kalır. Ya Resul (s.a.v) biz seni bırakamayız!

Yüreği burkuldukça Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kabrine varıyor. Tozlarını elleriyle siliyordu Fahreddin Paşa. 3 Kasım 1918 günü, Paşa alsancağı vücuduna bürümüş geliyor! Minberde o koca aslan! Resulullah’ın  ‘’Ey Nas’’ sözü ile başlıyor; 

“Ey bütün tarihi eşsiz kahramanlıklar, şan ve şereflerle dolu Osmanlı ordusunun yiğit askerleri! Ey her cenkte cihanı titretmiş, asla kimseye boyun eğmeyerek daima namus ve din borcunu kanıyla ödemiş yiğit Mehmetçiklerim! Kardeşlerim! Evlatlarım! Gelin hep beraber Allah’ın ve işte huzurunda huşu ve vecd içinde gözyaşları döktüğümüz Peygamberinin karşısında aynı yemini tekrar edelim ve diyelim ki, ya Resullullah (s.a.v) biz seni bırakamayız!”

İki seneyi aşkın müdafaanın ardından dayanacak güç kalmamıştır. Bir barış mecburi imzalanır. İsyana katılmayan Araplar, Fahreddin Paşa ve askerlerine sarılıp ağlaşıyorlar. Ne tablo ama! Bebeklerini dünyaya getiren analar çocuklarına Fahreddin ismini koyuyor. İşgalciler Medine’de! Fahreddin Paşa ‘’Gitmem!’’ diyor. Gitmezsen barış geçersiz olur diyorlar. Bari Efendimiz’in (s.a.v) yanında kalayım! Gitmem! diyor. Yaka paça alıyorlar Paşayı o mübarek Ravza’dan! Durun diyor, hiç olmazsa kılıcımı Efendimiz’e teslim edeyim! Müsaade ediyorlar. Gözlerde yaş.. Yüreklerde burukluk. Yüzlerce asker tek tek selam verip veda ediyor Nebi’ye!

Bu yüce mana karşısında başımızı avuç içlerimize alarak düşünmeliyiz. Neydi bu sevda? Niyeydi? Bir sevdanın büyüklüğü içerdiği mana kadar değil miydi? Anadan, babadan, yârdan geçen bu neferler, bilmem kaç derece çölün sıcağında, çekirge yiyerek neyin davasını güdüyorlardı? Cevap Resullullah Efendimizde gizli.. Onun getirdiklerinde gizli. Biz de o mübarek sırra erme gayretiyle hiç olmazsa ecdadın ayak izlerine basarak yaşayalım. O insanlar ki birinin gözyaşından tutsan, ol Nebi’nin kabrine düşer…

Fahreddin Paşa ve Medine şehitlerimize bir Fatiha rica ederek, Fahreddin Paşa’nın Medine’de Karargâh Subayı İdris Sabih Bey’in şiirinden bir parça ile yazımı bitiriyorum;

Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz

Can verir canânı veremez Türkler

Ebedi Hadimü’l-Harameyniniz

Ölsek de Ravzanı ruhumuz bekler!

( Şehid Bayram Ali Öztürk Hoca’nın ‘’Can verir cananını veremez Türkler’’ adlı 14-15 dakikalık sohbetini dinlemenizi şiddetle tavsiye ederiz. Çünkü hikmet ehlinin tesiri bizim gibi harabatlardan kat ve kat kuvvetlidir… Bulamayanlar mailden bana ulaşabilir. ) 
El-Fatiha... 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR