Çağımızın nesli
Sosyal ağlar, internet gibi bir teknoloji üzerinde bizlerin gönüllü katılımıyla hayat buluyor. Bu ‘gönüllülük’ esası, bize bugüne kadar öğretilen ekonomi disiplininin temel varsayımlarıyla taban tabana zıt bir kavramdır. İvanna’nın örneğinde olduğu gibi insanlar, hiçbir çıkar beklemeden zamanlarını, emeklerini, inandıkları bir amaç uğruna harcayabiliyorlar. Oysa ekonomi disiplini insanın akılcı olduğu, parasal bir karşılık olmadan hiçbir yere emek harcamayacağını varsayıyordu. (homo economicus)
İnternetin bir yayın aracı olarak (mecra) hayatımıza girmesi, matbaanın icadıyla başlayan bir sürecin son aşamasıdır. Matbaa 1440’larda icat edildi ve dünya o günden sonra bambaşka bir dünya oldu. Matbaanın icadı Avrupa’da her şeyi değiştirdi. Daha sonra, 19. yüzyılın ortalarında telgrafın icadıyla başlayan yeni iletişim yöntemleri, telefon, fotoğraf, radyo ve televizyonun icadıyla, bizim bugün kullandığımız medyanın altyapısını oluşturdu.
Ancak bunların hepsi, ya “birebir” iletişim araçlarıydı (telgraf, telefon) ya da “bir kişinin birçok kişiye” iletişimini sağlayan araçlardı (radyo, televizyon).İnternet iletişimi ise “çok kişinin çok kişiye” yaptığı bir iletişimdir ve bu niteliğiyle diğer mecralardan radikal bir şekilde farklılaşır. Böyle bir mecranın varlığı, insanlık tarihinde ilk kez yaşanan bir deneyimdir ve bunun etkisi tahminlerimizin ötesinde olacaktır. Nasıl matbaa Avrupa’nın değerlerini, ekonomisini, siyasetini, kilisenin rolünü değiştirdiyse internet üzerinde oluşan sosyal ağlar da bizim yaşadığımızı dünyanın çehresini değiştirecek.
Sosyal ağların gücü sayesinde sivil hareketlerin örgütlenmesi, protesto gösterileri düzenlenmesi, baskı gruplarının organize olması, lobi çalışmalarının yapılması belki de tarihte benzeri görülmemiş bir şekilde sosyal değişimlerin tetikleyicisi oldu.
Online sivil toplum hareketleri arasında en güncel örnek Obama’nın sanal ağları kullanarak yaptığı seçim kampanyası ile Amerika’da sosyal değişim umudunu yaygınlaştırarak seçimleri kazanmasıdır. Obama, dünyadaki tüm politikacılar içinde interneti en iyi kullanan lider oldu.
“Sosyal ağlar ve internet medyası” insanların bilgiye demokratik olarak ulaşabildikleri ve ekonomiye daha önce hiç olmadığı kadar katılım sağladıkları yeni bir çağ yarattı. Yeni paradigmalar, yeni iş modelleri ve oyunun kurallarının farklılaştığı yeni bir düzen başlattı.
Sosyal ağların en belirgin özelliklerinden biri, her katılımcının aynı zamanda hem üretici hem tüketici olmasıdır (prosumer). Bir forum sitesine girerek bir konuda başkalarının yorumlarını okuyup onlara yorum yazan bir kullanıcı, söz konusu sitenin hem tüketicisi hem de üreticisi konumundadır. Bir sosyal ağa üye olan her yeni kullanıcı, üretim ve tüketim potansiyeliyle o ağın değerini artırır. (Sosyal ağların bu özelliği ekonomi disiplininin “azalan verimler teorisini” de yerle bir eden bir gelişmedir.)
Bir bilgisayara ve internet bağlantısına sahip olan herkesin “bilgi ekonomisine” katkı yapabildiği ve tek başına yeni zenginlikler yaratabildiği bir dönemde yaşıyoruz.Eskiden yayıncı olmak için büyük sermayeye gereksinim vardı. Bugün elinde bir bilgisayar veya bir cep telefonuyla haber üretmek mümkün: 2008 yılında Çin’in Sichuan eyaletindeki depremi bütün dünya -Çin hükümeti dahil- deprem bölgesinden Twitter’la yayın yapanlardan öğrendi.7.9 şiddetindeki deprem henüz bitmemişken, bütün dünya depremden haberdar olmuştu.Dünya artık gerçekten küçük bir köy gibi.Herkesin herkese ulaşması çok kolay.
StanleyMilgram’ın, “küçük dünya” (Small World) deneyinde, birbirini tanımayan iki kişinin birbirlerine sadece altı kişilik tanıdık zinciri üzerinden ulaşabileceğini öne sürüyordu. Milgram dünya üzerindeki herkesin birkaç aracı sayesinde birbiriyle bağlantılı olduğu hipotezini test etmek üzere Boston- Massachusetts arasında birkaç yüz kişiyle bir deney yaptı. Bu kişilerden Boston’da hiç tanımadıkları, adresini bilmedikleri bir hedefe mektupla ulaşmalarını istedi. Denekler hedef kişiyi tanıması muhtemel olan dostlarına mektup yazdılar. Milgram sonuçları incelediğinde, alıcısına ulaşan mektupların, sadece altı kez el değiştirdiklerini tespit etti.
Microsoft kökenli araştırmacılar EricHorvitz ile JureLeskovec 2006 yılında, Milgram deneyini küresel bazda ele aldılar. İki yıl süren araştırmalarında, Microsoft’un internet sohbet programı olan MSN Messenger’a ait kayıtları incelediler. Birbirine mesaj gönderen iki yüz milyona yakın insanın gerçekleştirdiği milyarlarca yazışmayı analiz ederek, insanların % 78’inin, ortalama 6,6 adımda birbirleriyle temas kurabildiğini tespit ettiler. Böylece bir insanı diğerine bağlayan “zincirin” ortalama altı halkadan oluştuğunu bir kez daha kanıtlanmış oldular.Sıradan bir Harvard öğrencisi olan Mark Zuckerberg’in, Harvard’lıları birleştirmek için yarattığı ve kısa sürede bir “olay” haline gelen sosyal paylaşım sitesi Facebook, bundan bir kaç yıl önce, sanal sosyal ağlar furyasının fitilini ateşledi. Bugün sosyal ağlara ‘micro-blogging’ kavramını sokan Twitter ile günün her saati, o anda ne yaptığını veya ne düşündüğünü dünyayla paylaşan milyarlarca insan, bir anlamda dünyayı da avuçlarına aldılar. Sosyal medya, bloglar, mikro-bloglar, wikiler, paylaşım siteleri gibi etkileşimli platformları kullanarak kendi kimliğini yaratan, yeni dostluklar kuran, öğrenen, proje üreten, alışveriş yapan, eğlenen, oyun oynayan, sosyalleşen, yaşamının neredeyse büyük bir çoğunluğunu sanal ortamda geçiren bir “Internet Nesli” yarattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.