ÇAĞIMIZA IŞIK TUTAN BİR MÜNEVVER: CEMİL MERİÇ
12 Aralık 1916 yılında dünyaya gelen Cemil Meriç’in 99. yaş gününü geride bıraktık. Genç yaşta kaybettiğimiz münevverimiz yaşasaydı 99 yaşında olacaktı. 12 Aralık 2016’da Cemil Meriç’in doğumunun yüzüncü yılını idrak edeceğiz. Bir aydın, fikir adamı, yazar ve sosyolog olarak henüz yeterince tanımadığımız bu insanın doğumunun yüzüncü yılında adına yakışır panel, konferans ve benzeri fikir etkinlikleri ile anılmasını temenni ediyorum. Çünkü son yüzyılımızda yetiştirdiğimiz çok önemli münevverlerden birisi Cemil Meriç. Çok mühim eserleri yılda bin baskı yapıp yeteri kadar satmasa da, yeteri kadar anlaşılmasa da onu anlamaya toplum olarak çok ihtiyacımız var.
"Kim beni okuyacak? Benzerlerime iletecek hiçbir önemli mesajım yok. Bir vahşi gibi yaşadım, herhangi biri gibi acı çektim. Hayatımda hiçbir fevkalade olay yok; önemsiz hayal kırıklıkları, gerçekleşmemiş rüyalar, yerine getirilmemiş projeler..." Kendini böyle tanımlıyor Türkiye'nin en büyük sosyologlarından biri olan Cemil Meriç...
Alışılmışın dışında bir yazar aslında kendi söylediğinin aksine. Kendi söylemiyle amacı; "Düşünmek ve düşündüklerini cemiyete sunmak" Normların dışında bir hayat yaşamış. Hayatındaki en önemli ve en hazin olay otuz dokuz yaşında gözlerini gün ışığından yoksun kalması. Bu yüzden gözleri görmeyen bir insan hissiyatıyla bakmak gerekir yazara yoksa gözümüzde isyankâr bir adamdan farksız kalır.
Jurnal isimli tanınmış eserinde de görülebileceği üzere bu büyük düşünce adamının en önemli meziyetleri samimi ve dürüst olması. Yazmak büyük bir tutku onun için, gözlerini kaybettiği günden sonra bile... Düşünce dünyasını gür kaynaklardan beslemiş olan düşünce adamı olayların hep farklı ve örtülü tarafını ele almış. Onu farklı kılan ve aydın kesimin onu dışlamasına sebep olan da bu sanırım.
"Yalnız yaşadı, bir cüzzamlı gibi. Oynamadı, çocuk olmadı, içine ve kitaplara kapandı." Türk toplumu için yaptığı tanım bizi o kadar iyi özetliyor ki; "Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı insanlarım; Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız eder sizi!" Ülkemizde düşünce adamı çıkmamasını da şöyle açıklıyor Meriç; "Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar."
Tarih, galiplerin yazdığı bir kitap diyebilecek kadar realist, ülkemiz ne kadar bizimse dilimiz de o kadar bizimdir diyebilecek kadar kültürel değerlerine sahip bir düşünce adamı.
Onu ancak onun sözleriyle anlatmaktan bir şey yapamadım sanırım. Fakat gerçekten kendi düşünce dimağınızdan sözlerle tanımlayamıyorsunuz onu. Fransızların Montaigne'ninden daha güçlü bir yazar olduğuna inandığım Meriç’e Montaigne’e verilen değerin yarısı kadar değer verdiğimiz gün, onu okuduğumuz, gençlerimize okuttuğumuz, idrak etmelerini sağladığımız gün çok şeyin değişeceğine inanıyor, Meriç’i rahmet ve minnetle anıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.