Adem Çetin

Adem Çetin

Büyük oyunu gördüm!

Büyük oyunu gördüm!

Bu cümleyi her duyduğumda çok gülerim. Herkes bir oyun peşinde ve ne hikmetse herkes kimsenin görmediği bir şeyi gördüğünü söyleyip duruyor. Asıl görmemiz gerekeni kaçırdığımızı düşünüyorum. Bazen soru çözen öğrencilerde “Cevap bu değil kesin bu işte bir kandırmaca var.” deyip başka şıklara yöneliyorlar. Evet, büyük oyunu gördü ve sonuç eksi netler…

Bugün bakış açısı ve doğruyu aramak üzerine konuşalım istiyorum. Bir masada oturduğunuzu düşünelim. Masada karşılıklı iki kişi olsun. Masaya 9 rakamını yazalım. Bir taraf bu sayıyı 9 görürken bir taraf bu sayıyı 6 görecektir. İşte bakış açısı meselesinin özü budur. Herkes kendi tarafından meseleye bakıyor. Ortadan baksak mesele ortadan kalkacaktır.

Bakış açısı meselesini ve açımızı doğru ayarlamayı nasıl öğrenebiliriz? Burada en kestirme yok yeterli sayıda kitap okumaktan geçiyor. Her bir hikâye bize farklı açılar, farklı hayatlar ve farklı stratejiler sunuyor. Tecrübe satın alınan bir şey değildir ama okunarak öğrenmeye yaklaştığımız bir olgudur. En büyük destekçisi de yaşamdır. Yaşadığımız her olay bakış açımıza katkı sunar.

Bakış açımızı oyunlar geliştirebilir. Burada en büyük önerim satrançtır. 8x8: 64 kare, on altışar taş, vezir, piyon ve kale… Her bireyin öğrenmesi gereken bir oyundur satranç. Yüzlerce yıldır oynanan bu oyun her zaman hayat ve bakış açısıyla eşleştirilmiştir. Bu oyundaki taşlar deyimlerimize ve kalıplaşmış sözlerimize de yansımıştır. Hayata piyon gibi devam etmek burada aklıma gelenlerden birisidir. Her taşın bir hamle becerisi var ve oyun saatlerce sürebiliyor. Doğru planlar yapmak, her anına hâkim olmak, birden fazla hamleyi plânlamak ve kaybetmemek… Neredeyse hepsi hayatla ilgili değil mi? Bizler hayatımızı planlama, her hamleyi düşünme gibi üstün bir beceri maalesef sergileyemiyoruz.

Bir gün köyde gezerken bir kahveye girdik. Çay söyledik ve bir amca yanımıza oturdu. Gençler ne iş yaparsınız, dedi. Konu konuyu açtı, konuştuk ve muhabbet ilerledi. Amcanın bir köylüye göre çok farklı bakış açıları, yorumlama ve konuşma becerisi vardı. Biraz zaman geçince “Satranç bilir misiniz?” dedi. Başladık oynamaya ve bizi sürekli yendi. İlkokul mezunu bir adamdı ve şaşırdık nereden öğrendiğini sorduk. İlkokula giderken öğretmeni onlara hem oyunu öğretmiş hem de taşları nasıl yapacaklarını öğretmiş. Hatta evinde ağaçtan yaptığı çok güzel bir takım olduğunu ve oynarken çektiği fotoğraflarını bize gösterdi. Bakış açısı ve hayata muazzam bir uyum… Bahane nerede, suçlamak nerede, yokluk nerede, cahillik nerede? Soralım ve düşünelim. Bakış açımızı değiştirelim. Arkadan oynanan büyük oyunları aramak yerine hayata doğru açılardan bakalım.

Çocuklarımıza her yaptıkları olumsuz davranışlardan sonra kızmak yerine karşımıza alıp konuşalım. Empati kurmasını sağlayalım. Onlara düşünme fırsatı verelim. Doğru sorular soralım. Cevaplarını dinleyelim. Onlarla satranç oynayalım. Doğru hamleleri konuşalım. Oyun arkadaşı olalım ve doğru cevapları arayalım. Doğruları da konuşalım, yanlışları da konuşalım. Bunları yapınca büyük oyunu bozmuş oluruz ve oyunun kazananı biz oluruz.

Kısacası hayat bize birden fazla açı sunar, mesele bizim hangi açıdan olaya baktığımızdır. Max Planck’in de dediği gibi “Bakış açımızı değiştirdiğimizde baktığımız şeyler de değişir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR