Kısa ve öz yazacağım:

Dün Saadet Partisi’nin icra kanalıyla Genel Merkez Binası’ndan tahliye edilmesi… 

Neydi o öyle Allah aşkına? 

Böyle mi olmalıydı?

En baştan bu ve benzeri “son”lar, “nokta”lar öngörülüp, ona göre hareket edilemez miydi, bu yaşananların yaşanmaması için? 

Milli Görüş Lideri Erbakan Hoca’nın vefatından bu yana, bıraktığı siyasi partinin yönetimi ile oğlu Fatih Erbakan arasında bir sürtüşme yaşanıyor.

Neyi paylaşamıyorsunuz be mübarekler?

Gelinen noktada, Fatih Erbakan Saadet’te kendisine yer verilmediğini söyleyerek, başka bir parti kurdu. 

Bu arada bir takım davalar açıldı karşılıklı. 

Partinin, Erbakan Hoca’nın mallarıyla ilgili davalar da açıldı anlaşılan. 

Ve davayı Fatih Erbakan tarafı kazanmış olmalı ki, Saadet Partisi tarafından Genel Merkez binasını boşaltması istendi. SP süre istedi. Ve süre bitti. SP, icra yoluyla Genel Merkez binasından dün tahliye edildi. Binadan çıkarılanlar neler?

Koltuk, masa, sandalye… 

Ve rahmetli Erbakan Hoca’nın fotoğrafı. 

Bu fotoğrafı o binadan dışarı attıran kim olmuş oldu, oğlu Fatih Erbakan.

Gelinen noktaya bakar mısınız?

Ne kadar üzücü.

Bu nedenle soruyorum:

Böyle mi olmalıydı? 

Aradaki sürtüşme, ayrılık-gayrılık, mahkeme veya her ne ise bu noktaya gelmiş olması nasıl bir şey Allah aşkına? 

Bu görüntü kimleri sevindirmiştir, kimleri üzmüştür? 

Ve kimlerin kemiklerini sızlatmıştır? 

Bu yazdıklarımdan tek bir tarafa değil; her iki tarafa da soruyorum:

Mutlu musunuz yaptığınızdan, meseleyi getirdiğiniz noktadan?

Aranızdaki sürtüşmenin geldiği nokta itibariyle Milli Görüş Davası’na vurduğu darbenin farkında mısınız? 
Yazık…

Çok yazık; yapana da yaptırana da… 

İlgili fotoğraf: