Bir Zamanlar Ankara Sinemaları
Sinemanın altın çağı olan 1960’lardan 2000’li yıllara kadar olan sürece tüm Türkiye gibi Ankara’da şahit oldu.
Benim gibi tevellüdü 70’lerde olanlar yazın açık hava kışın kapalı sinema salonlarının nasıl hınca hınç dolduğunu hatırlar.
Ankara sinemaları bence belgeseli yapılacak derecede renkli bir dünyadır.
İlk gittiğim sinema rahmetli Mahmut dayımın işlettiği dış kapıdaki Atlas sinemasıydı. Rahmetli babam bizi Mercedes’ine attığı gibi sinemaya götürdü. İçeri girdiğimizde film başlamıştı. İlk gördüğüm kare İstanbul surlarında papaz kıyafetine girmiş Cüneyt Arkın’dı. O an o sahne mıh gibi beynime kazınmıştır.Sonrasında Battal Gazi serilerine takıldığımızda hiç unutamam örneğin Cüneyt Arkın atıyla son sürat düşmana giderken salonda bir alkış tufanı kopardı. Şimdi bakıyorum da o filmlere ‘Kelime-i Şehadet getir köpek! ‘ diyaloglarıyla düpedüz dini filmlermiş.
Sincanda oturduğumuz için üst katımızda makinist Ali amca otururdu. yazın açık hava kışın kapalı sinemada çalışırdı. İlkokul öğrencisiydim. Gidip sinemanın kapısına dayandığımda film uygunsa içeri aldırır değilse ‘Bu film sana uygun değil’ diyerek gönderirdi.
Sinema külliyatını o dönemde tamamladık yani.
Ankara Maltepe’deki Gölbaşı, Kerem ve As sinemaları bayram harçlığımızı aldıktan sonra abimle gittiğimiz ilk sinemalardı. Bayramda özellikle el öpmeye gittiğimiz bir komşumuz vardı. Gitme sebebimiz Günaydın gazetesi almasıydı. Gazetede Ankara sinemalarının ilanı yayınlanırdı. Bizde gazetede hangi sinemada ne oynuyor bakıp karar verirdik. Nedense bayram eğlencesi olarak o yıllarda ilk durak Gençlik Parkıyken biz sinemayı tercih ederdik abimle.
İkinci durak ise Cebeci sinemasından başlayıp Uzay, Melek ve Saray sinemalarının sıralandığı Cebeciydi. Melek sineması Türk filmleri oynatırdı sadece. Ulustaki Stad sineması da Türk filmleri oynatırdı. (Eski Stad şimdi Sas otel olan Ulustaki binanın hemen altındaydı)
O yıllarda karate filmleri ilk tercihimizdi. Nergiz,Eti Sanat,Menekşe gibi sinemalar ise bize göre dantel,entel yerlerdi. Fakat Ortaokuldayken oralara da gitmeye başlamıştım. Nergiz sinemasında hiç unutmam sevdiğim çizgi roman kahramanı Conan’ın filmini izlemeye gitmiştim. Kenan Evren’in ihtilal yaptığı yıllardı. Sinemalarda film başlamadan önce ihtilal ve ordu övgüsü dolu bir 10-15 dk.lık film izletiliyordu sinemalarda.
Sonradan gittiğim sinemalarda şimdiki gibi tek değil Macera-aksiyon, komedi ve müstehcen filmlerden oluşan 3 film peş peşe oynatma politikası başladı. Renkli TV ve video salgını sinemayı vururken bu porno filmlerinde diğer filmlerin arasında serbestçe oynatılması aileyi de sinemadan uzaklaştırdı. Türk sinemasının bitişi bu furyayla başladı.
Sinema deyince anlatılacak o kadar çok hatıra ve macera var ki sizlerinde hatıralarının çok olduğuna eminim.
Geçmişe bakınca geçen hafta kaybettiğimiz babamın kadim arkadaşlarından Abdullah Okatan amcayı da rahmetle anmak istiyorum. Sincan’da geçen hafta cenazesine gittik.Okatan babamgille beraber eski MSP’lilerden,Erbakancılardandı. Ben henüz küçük bir çocukken Sincan’da polis ‘Say bakalım takunyalıları dese (o devirde Selametçilerin bir sıfatı da buydu) toplam sayısı 10’u geçmeyen Selametçileri o çocuk aklımla sayardım herhalde. O kadar azdılar yani. O samimi ve ihlaslı insanların çalışmaları ve mücadeleleri sayesinde Refah partisinden tutun Ak Partiye kadar bir çok parti kendini iktidara taşımıştır. Onlar hiç bir şey istememiş sadece fi sebilillah koşturmuşlardı. Rahmetli babam Tahsin Demirkan’a, Abdullah Okatan amcaya,Kunduracı Lokman(Karadayı),Mürsel amca,Pehlivan Tevfik, Bekir Başçavuş gibi - ismi aklıma gelmeyenler haklarını helal etsin onları da anıyorum burada rahmetle- eski Sincan’lıların tanıyacağı bu değerli büyüklerimize Allahtan rahmet diliyor mekanlarının cennet olmasını Allahtan niyaz ediyorum. Yaşadıkları şerefli hayat bizlere bıraktıkları en büyük mirastır. Biz bununla övünüyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.