Kişisel gerilim oluşturmak sivil toplum örgütlerine  zarar verir. Uzun soluklu yazılan sivil toplum içerikli yazıları okurken örgütlü yapıların olmazsa olmaz olduğu kanaati her insanda oluşur. Tek ses yerine çoğulun oluşturduğu seslerin hem yankıları hem de yaptırımları daha etkilidir. Dünyada yaşanan sıkıntılar, akıtılan kanlar, ve dünya gündemini değerlendirenlere baktığımızda özellikle ülkemizde sağ kesim olarak addedilen sivil toplum örgütlerinin yapıcı  ve daha vicdanlı olan duruşları sayesinde dünyada sürekli yükselen bir ses haline gelmeleri de takdir edilir niteliktedir.

 Dünya gündemini, yapılan haksızlıkların  sadece ülkemizdeki sesi olan Memur-Sen  ve bağlı sendikaları sırf bu duruşlarından dolayı sürekli karşıtları tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuşlar ne yazık ki… Hükümete taraf bir sendika anlayışı silahını kullanan karşıt sendikaların söylem ve kışkırtıcı  duruşları karşısında mazlumdan yana bir halkın hakka  yakın olan yanının Memur-Sen olduğunu bilmek rahatsızlık değil, aksine onur  vermekte. 

En güzel ifadesiyle Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu Taraf olduklarını söyleyenlere verdiği cevapta şu ifadeleri kullanmakta ‘mazlumun, çaresizin ,darbelerin, vicdansızlıkların karşısında vatan taraftarlığımız, din taraftarlığımızın kimleri rahatsız ettiği önemlidir, Bizim duruşumuz 28 Şubatvari manşetler atanları, Yıllarca başörtüsü zulmü yaşatanları rahatsız eder, vatan sevdalılarını değil’ ifadeleriyle  bu kirli kavrama cevap vermiştir.

 Dünya görselinde değerlendirmek istediğim mazlumların savunucu sesi olan konfederasyona, dava adamlarına, değerler boyutuyla sendikacılık yapanlara buradan şükranlarımı sunuyorum.

Bugün Kur’an-ı Kerimi dünyada basite indirgemeye çalışan, Müslümanları  gerici ve ölümcül birer tehlike olarak gören dünya karşısında yenilenmenin, yeniden büyük bir Türkiye olmanın arayışları içerisine girenler kimler? 

Müslümanlara yapılan haksızlığı, ülkeye yapılan haksızlığı en olgun cümlelerle meydanlara taşıyan ve meydanlarda en ufak bir zarar vermemek için hassas duran sivil toplum örgütleri hangileri,

 Ya da özlük haklarını ölümlerle, öldürülen mazlum halklarla eşdeğer kılan, Suriye- Mısır’daki insanları ne yapacaksın, ülkendeki insanların asgari ücreti bin tl diyecek kadar ben zihinli olanlar kimler?

 Ya da meydanlarda kırılmadık cam, pencere bırakmayan, gaz bombalarıyla durdurulamayan insanların, sivil toplum anlayışı gerçekten istenen bir duruş mu? Yoksa sivil toplum sivil katliam davetçileri mi?

İşte tam bu noktada eşine az rastlanan bir karşıtlık  ne yazık ki ülkemizde boy göstermekte. Hak aramak kırmak kırdırmak değil, aksine yaptırım uygulayacak şekilde yeni oluşumları hatırlatmak, arge çalışmalarıyla devletin görmediğini görmeye sağlamaktır. Bunu yaparken de azami derecede duruşunu koruyarak çalışılmalıdır. 

Yetkili sendika olan Diyanet-Sen’i bütün din görevlileri çok iyi bilir. Çok kısa bir süre önce Rotasyon ve İlitam konusunda rahatsız olduklarını  dile getiren bu sendika aynı zamanda eylem kararı da almış, eylem kararından önce çok yerinde bir olgunluk göstererek son bir kez Diyanet İşleri ile görüşmüş ve Diyanet İşleri de istenilen taleplere olumlu yönde cevap vermiş, sendika bu konuyu detaylı bir şekilde anlatıp eylem kararını sonuçları görene kadar durdurduğunu ama vazgeçmediklerini ifade etmişler. İşte tam bu noktada kırmak mıdır dertleri, kırdırmak mıdır anlamadığım  bazı sendikalar tam bir muhalefet anlayışı göstererek din görevlilerinin kandırıldığını söylemiş, ben açıklamalarından pek bir şey anlamasam da hak aramanın sadece meydanlarda yapılmadığını, önceliğin çözüm arayışı olduğunu bilmelerini istediğim küçük sendikalara  bir hatırlatma yapmalıyım. Önce hakkınızı arayın, hukuki süreci, görüşmelerinizi en son çıkış noktası olarak eylem kararı alınır…tıpkı bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi. vesselam