Bir asır…
Bin yıl önce geldiğimiz Anadolu topraklarında ihtişamlı devletler, köklü medeniyetler kurduk. İnsanlık tarihi kadar eski olan tarihimizin en parlak sayfaları bu coğrafyada yazıldı. En parlak sayfalarımızın yazıldığı bu coğrafya en karanlık günlerimizin, en acı tecrübelerimizin de ev sahibi oldu. Tuna önlerine kadar giden bir imparatorluktan elimizde ana vatanımızdan başka bir şey kalmadı.
Bir asır önce Birinci Dünya Savaşı’ndan ağır bir yenilgiyle ayrılmış ve elinde kalan Anadolu topraklarına dahi el uzatılmış bir millet küllerinden doğdu. Ana vatanımıza, harim-i namusumuza el uzatan dönemin galip devletlerine karşı şerefli bir mücadele vererek istiklalimize kavuştuk. Yemen çöllerinden Galiçya’ya kadar geniş bir alanı kanıyla sulamış ve bitap düşmüş Türk milletinin tek bir atımlık kurşunu kalmıştı. O tek atımlık kurşunun adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Türk milletinin kendisine çok görülen bir coğrafyada herkese ve her şeye rağmen kurduğu cumhuriyet bu 29 Ekim’de yüz yaşına girecek. Bin yıllık varlığımızın sürmesinin garantisi olan bir asırlık devletimizin yüzüncü yılını doldurmasına günler kala coğrafyamız yine Batılıların eliyle kaynamaya başladı. Sözde müttefikimiz ABD’nin yıllardır adım adım etrafımıza yerleştirdiği askerî üslerinin yanı sıra Suriye’de SİHA’mızı düşürmesi, Gazze’ye yapılan saldırılarda İsrail’e destek amaçlı gönderilen ABD uçak gemisinin bizim gemimizin karşısına demirlemesi gibi son zamanlarda artan hasmane tutumlarına şahit olduk.
Bin yıl önce geldiğimiz bu toprakların Türk milletine ait olduğunu bir asır önce tekrar bütün dünyaya ilan ettik. Yıkılan bir imparatorluğun enkazından Türkiye Cumhuriyeti doğdu. Varlığımızın garantisi olan devletimizin ikinci yüzyılının Türkiye yüzyılı olması dileğiyle yüzüncü yılımız kutlu olsun…
“Ve 2023'ün ılık bir Ekim sabahında
Yeni bir kayaların oğlunun doğuşunu
Beraberce seyre koyulduk”