Beyaban
Kimi zamanlar olur, kendinizi bir beyaban ortasında kalakalmış hissedersiniz. Bir kumlar bir de siz, başka kimse yokmuşçasına.
Beyabanda gündüzleri seraplar sararken çevrenizi, geceleri fırtınalar alır sizi. Gece ile gündüz zıt anlamlı kelimeler oldukları kadar zıt hislere de tabi olurlar.
Öyle zamanlar olur ki, sanki gidip görmüşçesine bilirsiniz olacakları. “O kadar açık ki her şey” diye düşünürsünüz fakat aslında kapılar yalnızca size açıktır. Öyle ya, aralık olmayan yerden ışık nasıl süzülsün? Kimseyi inandıramazsınız ta ki her şey gerçekten olacağına varana kadar. Sanki bilinçlerine birer erkete dikmişler gibi söylediklerinizi anlamamakta ısrarcıdır diğer insanlar. Veya bazen anlayıp inanmamak daha kolay gelir.
İnsan düşünüyor, “belki de bir Yunan efsanesini tekrar yaşıyorum ben.” fakat Apollon’un lanetini yeniden kazanacak kadar günah işlememişizdir herhalde(!)
Yine de o kimsesizliğin verdiği inkisarı hayal yarasını kapatacak bir şeyler ararsınız ya…
Psikolojide Kassandra kompleksi derler. Ben size Kassandra laneti diyeyim.
Hayatın müstehzi yaklaşımından muzdarip olarak doğruları bilmek fakat kimseyi inandıramamak durumu kısaca.
Kassandra; Kral Priamos’un güzeller güzeli kızı, bir Troya prensesi. Truva savaşında ağabeyi Hektor’u ve sözlüsünü kaybetmiştir. İşin en acı tarafı ise öleceklerini savaştan önce biliyor olmasıdır.
Efsaneye göre, Kassandra’nın en büyük arzusu geleceği bilebilmek ve bir rahibe olabilmektir. Ne hikmetse sanat ve şiirin tanrısı Apollon Kassandra’yı görür ve görür görmez güzelliğine meftun olur. Apollon prensese bir teklif sunar; onunla birlikte olursa Kassandra’ya geleceği görebilme yetisi verilecektir.
Prenses teklifi kabul eder ve arzusuna kavuşur fakat daha sonra Apollon ile birlikte olmayı reddeder. Bir rahibe olma isteği daha ağır basmıştır.
Buna karşı sanat ve şiirin tanrısı çok öfkelenir ve prensesi lanetler.
Kassandra geleceği görebilecek fakat buna kimseyi inandıramayacaktır. Üstelik asla bir rahibe de olamayacaktır.
Savaş zamanı Truva atının getireceği tehlikeyle ilgili çevresini uyarmaya çalışmış fakat dinleyeni olmamıştır.
Prenses onca insanın öleceğini bilerek ölümlerini seyretmiştir, sessizce.
Troyalılar aslında savaşı kazanırlar, Sparta kralı ve Yunan ordusunun komutanı Agamemnon ve Akalılar geri çekilip gözden kaybolunca Kassandra ilk başta yanılmış olabileceğini ve kehanetin tutmamış olabileceğini düşünür. Ama Achilleaus ve askerleri tahta bir atın içinde girdikleri Troya kentinin kapılarını gece açarak Yunanlıların Troya’yı ele geçirmesini sağlar ve kehanet gerçek olur. Daha sonra Kassandra bir asker tarafından kaçırılacak ve Apollon’un laneti bir bir gerçek olacaktır.
Öyle zamanlar olur ki, bir savaşın ortasında avazınız çıktığı kadar “Durun!” çığlıkları atarsınız fakat varlığınız ile yokluğunuz el eledir.
Gündüzleri her şeyi bildiğinizi düşünüp mutlu olurken gün bitip gece olduğunda yalnızlığın verdiği derin esef ile bir başınıza kalırsınız. Ne de olsa beyabanda gündüzleri seraplar sararken çevrenizi, geceleri fırtınalar alır sizi.
Çoğumuzun ruhunda bir kasırga, belki de çığlıklar atan Prenses Kassandra… Teslim olduk ve çaresizce sonunu bildiğimiz bir filmi gözlerimiz sonuna kadar açıkken izliyoruz. Belki de film arasında kaçıp gidebilmeyi diliyoruz. Ve biz lanetten önce de her şeyi bilerek laneti kabul ettik. Ve artık kapıların açık olmasına gerek bile yok, duvarların ardında ne olduğunu görebiliyoruz fakat neye yarar. Aralık olmayan yerden ışık nasıl süzülsün? Kapalı kapılar ardındakilerin acılarını da biz çekiyoruz, bir beyaban ortasında…