Belediyeler neden sürekli borçlarla ve yolsuzluklarla hatırlanır?
Belediyeler, sosyal, kültürel, ekonomik, imar ve bayındırlık alanlarında gelişmesi, modern şehirleşmenin olabilmesi ve vatandaşların yerel ihtiyaçlarının doğru tespit edilerek gerçek anlamda ihtiyaçlarının ve taleplerinin karşılanması için öncelikle seçimlerle gelen yöneticilere büyük görev düşmektedir.
Bu görevlerini yerine getirebilmeleri içinde, yöneticilerin, ehliyetli, liyakatli işini bilen, dürüst, namuslu, ahlaklı, erdemli ve faziletli olması gerekir. Çünkü ortada ciddi bir bütçe, ciddi bir para vardır.
İnanç ve ideallerini hayat haline getirmiş bir “Başkan” için Devletin malı, parası son derece önemli, kılı kırk yararak harcar, haramdan ve günahtan kaçınır, yani Allah ‘tan korkarak harcamalarını ona göre yapa. Faaliyetlerini ona göre dizayn ederse, elinde sürekli para da olur, başarılı bir belediyecilik de yapar.
Ancak birilerini şu veya bu şekilde memnun etmeye kalkarsa, devletin malı deniz anlayışına sahipse, işte o zaman belediye borç içinde yüzer, yapması gereken hiçbir hizmet yapılmaz, Allah da gün gelir bunun hesabını sorar.
Görevdeki belediye başkanları, başarısızlıklarının nedenlerine kılıf ararlar, genelde de gelirlerinin yetersiz olduğundan bu yüzden bazı hizmetleri yapamadıklarını, aksadığından bahsederler. Ufak bir araştırma ile bunun doğru olmadığını görürüz.
Konu ile ilgili bilgileri, teknik ayrıntılara, ağdalı cümlelere boğmadan sade anlaşılır bir şekilde vermek gerekirse;
Belediyenin belli başlı gelir kaynaklarına baktığımızda, “Para Yönetimi’nin” doğru kullanmadığını görürüz. Yani gelir yetersiz değil, kullanım beceriksizliği söz konusudur.
Belediyeler hizmetlerini belirli kaynaklardan elde ettikleri gelirlerle sağlarlar. Bu gelirler;
-Biletler (otobüs, metro, vapur, maç vb.)
-Doğal gaz, su faturaları
-Dükkân, ev, arsalardan alınan, Emlak Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi, Haberleşme Vergisi, İmar Vergisi, Çalışma Vergisi,
-ilan, Reklam Vergisi,
-Arsa üretiminden elde edilen gelirler,
-Belediyenin kurmuş olduğu şirketlerden elde edilen gelirler
-Genel Bütçeden devletin, nüfus, yüzölçümü vs. göre verdiği pay,
-Vatandaşa sunduklarını farklı hizmetlerden elde edilen gelirler gibi belediyelerin ciddi gelir kaynakları vardır.
Bütün bu gelirleri üst üste koyduğumuzda belediyelerin ciddi bir bütçeleri oluşur. Önemli olan da bu bütçeyi nasıl idare ettikleridir. Ve nasıl idare ediyorlar ki, sürekli borç içinde hatta bazen borç batağında yüzüyorlar?
Ve bütün bunlara rağmen borç batağında da olsa belediye başkanlığına talep her zaman olağanüstü boyuttadır. Ve belediyeye başkanı olabilmek için ciddi yapılan harcamalar herkesin malumu. Çünkü ortada çok büyük bir “Bütçe” ve büyük bir “Rant” var.
Altındağ Belediye Başkanı ve Yenimahalle Belediye Başkan adayı, Sayın Veysel Tiryaki bir konuşmasında, belediyelerin borç batağına neden düştüğünü şu çarpıcı açıklamaları ile dile getirdi;
“Şayet siz, belediyenin o müthiş imkanlarını, çar çur ederseniz, ona buna peşkeş çekerseniz, çalar çırparsanız, birilerini memnun etmeye kalkarsanız, halk için harcadığınız paranın çok daha fazlasını kendi reklamınız için harcarsanız, gösteriş meraklısı iseniz ve bunu belediyenin parası ile yaparsanız borç batağından asla kurtulamazsanız. Halka hiçbir hizmeti götüremezsiniz. Halkı değil kendinizi ve çevrenizi memnun etmiş olursunuz. Sonra da hizmet için gelirim yetersiz dersiniz. Borç para alırsınız veya borç para dilenirsiniz. Harcanan her kuruş halkın parasıdır. Borçlandığınız her kuruş halkın sırtına yüklediğiniz yüktür. Çünkü o borcu yine halkın sırtından ödeyeceksiniz. İşi bilen için gelirler asla yetersiz değildir. Belediyelerin devasa imkanları var, örneğin ben 15 yıl evvel Ankara/Altındağ da belediye başkanı olduğumda, belediye gırtlağına kadar borçluydu. 15 yıl sonunda, herkes tarafından takdirle alkışlanan devasa hizmetlerimiz olmasına rağmen, alnım ak, yüzüm açık bir şekilde belediyeyi borçsuz devrediyorum. Çünkü yetim malı yemedim, yetimin, mazlumun, hakkını çar çur etmedim. Bir kuruş boğazımdan haram lokma geçmedi. Devletin imkanlarını en verimli şekilde kullandım. Belediyenin imkanlarını kuruşuna kadar halk için harcadım. Şeffaf, hesap verilebilirlik bir belediyecilik anlayışı izledim. “Gönül Belediyeciliği” yaptım. Bakın Altındağ’ına gece kondu semtinden modern kent görünümüne kavuştu. Altındağ’a istisnasız her türlü hizmetin en iyisi gitti. Kimseyi mağdur etmedim. Evlerini yıkıp yeni binalar dikerken bile davullu zurnalı şenlik içinde oldu. Çünkü herkes hakkını aldı. Başarımın altındaki yatan sır budur. Ben Altındağ da her kesimden oy olarak en yüksek oy oranına ulaştım. Herkesin örnek alacağı yerel yönetim örnekleri verdim.”
Sayın Başkanın tespitleri son derece doğru. Şayet siz bir işi hakkıyla, büyük bir onurla, gururla yaparsanız, işte böyle, alnınız ak, yüzünüz açık bir şekilde, büyük bir vakarla eğilmeden bükülmeden dimdik konuşursunuz. Tersi olursa kafanızı öne eğer utanç içinde çeker gidersiniz. (Elbette hakkıyla çalışarak halkın gönlünde taht kurmuş başkanlarımızı tenzih ederiz.)
Şimdi seçilmek için inanılmaz büyük gayretler içerisinde olan, çok büyük paralar harcayan başkan adaylarına tek bir sözümüz var.
“Ya yetimin, fakirin, fukaranın, hakkını gözeterek, devletin parasını halk için harcar harika işler yapar tarih sizi altın harflerle yazar, Allahın rızasını yani cenneti kazanırsınız, ya da tersini yapar utanç içinde yaşar, Allah’ın gazabına düçar olursunuz!”
Ateşten gömleği giymeye hazır mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.