Bediüzzaman ve eğitim dünyamız-1
Bediüzzaman Said Nursi (Rahmetullahi aleyh-Allahın rahmeti onun üzerine olsun) 1877 yılında Bitlis’in Nurs köyünde dünyaya gelmiş ve 1960 yılında Urfa’da vefat etmiştir.
Geçen ay vefatının seneyi devriyesi olması hasebiyle sakıncalı bir kişilik olarak ilan edildiği için bir zamanlar adının zikredilmesinin hayal olan olduğu TRT başta olmak üzere birçok popüler gazete ve TV’de eserleri ve hayatı noktasında olumlu yayınlar yapıldı.
Bediüzzaman(Rh.a) yani ‘Zamanın Harikası’ lakabını almasına vesile olan üstün zekası ve kuvvetli muhakemesidir. Normalde 15 yıl süren medrese tahsilini üç ay gibi çok kısa bir sürede bitirerek henüz 14 yaşında iken icazet almıştır.
FEN’DE DE İLERİDEYDİ
Daha sonra kendi çabalarıyla fen bilimlerinin tahsiline yönelmiş, bu sahada da çok önemli bir seviye kazanarak, din ilimlerinin yanında fen bilimlerine de ileri derecede vakıf olmuştur.
İstanbul’a giderek yerleştiği han odasının kapısına ‘Sual sorulmaz ama her suale cevap verilir’ diyerek ilmi iddiasını ortaya koymuştur.
Osmanlının yıkılış dönemi, Cumhuriyetin kuruluş yılları ve çok partili hayatı görmüş bir İslam âlimidir. Bu yıkımlara seyirci kalmamış her zaman İslam dininin bir müdafii ve mücahidi olarak bizzat cephede de savaşmış ve Ruslara esir düşmüştür. Rusya’da esir kampından kaçıp ülkesine dönmüş ama yıllar sonra Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla kendisine verilen sürgün ve hapis cezaları karşısında ‘Kâfir Rus’un çektirmediği eziyeti siz bana yaptınız’ diyerek kendisine yapılan zulümleri acı bir karşılaştırmayla ortaya koymuştur.
CEPHELERDE SAVAŞMIŞ MÜCAHİTTİ
Gelecek haftalarda ele alacağımız M.Zahid Kotku da (Rahmetullahi aleyh) cephede savaşmış mücahit ve zahit bir âlimdi. İşte çocuklarımıza örnek olarak anlatılacak filmleri çekilecek hayatlar bunlardır.
Bediüzzaman fikir savaşının daha önemli olduğunu görerek hayatı boyunca ortaya koyduğu Risale-i Nur Külliyatı’yla devrin hükümetlerinin eğitim yoluyla yaptığı açık ya da gizli dinsizlik propagandasına karşı fikri ve ilmi yönden mücadele etmiştir.
Hayatı hakkında daha fazla malumat isteyen her yerde bulabilir.
Bu yazıda onun meşhur Medresetüzzehra projesinden bahsedecek değilim. Eğitimde yeni bir model ve yeni bir zihniyet inşası için önemli olan bu konuya başka bir yazımızda ele alacağım.
Burada Risale-i Nur Külliyatından eğitimde nasıl faydalanırız ondan bahsedeceğim.
Örneğin Alevilik, Ehl-i Beyt gibi konularda Bediüzzaman’ın metinleri ders kitaplarına konulmalı en azından okuma parçası ve kaynak kitap olarak tavsiye edilmelidir.
Niye mi?
HAZRETİ ALİ ÖRNEĞİ
Şu tek örnek yetecektir herhalde:
(Halifelik Hz.Muhammedden (sav) sonra Hz.Ali’nin hakkıydı ama gaspedildi o da fitne çıkmasın diye sesini çıkartmadı diyenlere verdiği cevap)
“Hazret-i Sıddık ile Hazret-i Ömer (R.A.) haksız oldukları halde Hazret-i Ali (R.A.) onlara mümaşat etmiş, Şîa ıstılahınca takiyye etmiş; yani onlardan korkmuş, riyakârlık etmiş.” Acaba böyle kahraman-ı İslâm ve “Esedullah “(Allahın Aslanı) ünvanını kazanan ve sıddıkların kumandanı ve rehberi olan bir zâtı, riyakâr ve korkaklık ile ve sevmediği zâtlara tasannu’kârane (yapmacık) muhabbet göstermekle ve yirmi seneden ziyade havf (korku) altında mümaşat (geçinme yolunu tutmak) etmekle haksızlara tebaiyeti (tabi olmayı) kabul etmekle muttasıf (vasıflı) görmek, ona muhabbet değildir. O çeşit muhabbetten Hazret-i Ali (R.A.) teberri eder (uzak durur). İşte ehl-i hakkın mezhebi hiçbir cihetle Hazret-i Ali’yi (R.A.) tenkis etmez, sû’-i ahlâk ile ittiham etmez. Öyle bir hârika-i şecaate korkaklık isnad etmez ve derler ki: “Hazret-i Ali (R.A.), Hülefa-i Raşidîn’i hak görmeseydi, bir dakika tanımaz ve itaat etmezdi. Demek ki onları haklı ve racih (üstün) gördüğü için, gayret ve şecaatini hakperestlik yoluna teslim etmiş.”
Bediüzzaman’ın din eğitimine ne katkısı olabilir diye soranlara birçok panel ve sempozyumda verdiğim örneği söyleyerek cevap vereceğim. Okullarda bilindiği gibi Allah’ın sıfatları konusu işlenir. Yıllar boyunca din dersinde değişik sınıflarda ve konularda/alanlarda yer almıştır.
ALLAH’IN SIFATLARINI BİLMEK
Burada Allah’ın sıfatları; Zati Sıfatlar ve Subuti sıfatlar diye ikiye ayrılır. Herkesin malumu bu sıfatları yıllarca sadece anlamlarıyla beraber papağan gibi ezberlerdik. Risale-i Nurları okuyunca gördüm ki tevhid konusu, Allah’ı tanıma ve tanıtma işi sadece satırlarda yazılanı ezberlemekle olmuyormuş. Burada tabiat ve örneklendirmelerde çok önemliymiş.
Bu konuya gelecek haftada yer vererek hitama erdireceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.