Yusuf Akoğul

Yusuf Akoğul

Bağrıyanık

Bağrıyanık

Anadolu’muzun bağrı yanık yerli sesiydi o, hak ve hakikat uğruna adanmış bir ömürdü onunki… 
Değerli büyüğümüz Osman Yüksel ağabey aramızdan ayrılalı uzun zaman geçti.
Artık etrafımıza baktığımızda varlığını hissedemediğimiz özü sözü bir olan insanlardan birisiydi… 
Makam, mevki, şöhretle namı olan bir insandan ziyade namıyla kendini duyuran makam, mevki verilmek istenen bir isimdi… 

Onu değerli kılanda hayatı boyunca dik duruşunu bozmamasıydı zaten.
1983 yılının kasım ayında aramızdan ayrılan Serdengeçti; hayatı bilinmesi, örnek alınması geren bir isimdir. Bir insanı anmak kadar anlamak da önemlidir.
Ayrıca artık klişe haline gelen sadece vefat yıldönümlerinde birkaç cümle sözünü alıntılayarak sosyal medyada değer atfettiğimiz insanları anmamızın bir fayda sağlamadığını akletmemiz gerekiyor.
Bir gün boyunca sözleri paylaşılan ertesi gün unutulan bu insanların, bize neler bıraktığının mukayesesini yapmamız bence en doğrusu olacaktır.
Serdengeçti’yi biraz da olsa anlatmak gerekirse o inandıkları uğruna yaşayarak eğilmeden, bükülmeden bir ömür geçirmiştir.

Davası olan bir insandı… İnandığı davayı yazısında şöyle dile getiriyordu: “Allah davası, millet davası, vatan davasıdır. Bu mukaddes dava karşısında biz; nefsimizi sildik, kendimizi bildik. Kim ne derse desin, önümüze hangi engel çıkarsa çıksın, bu ateş sönmeyecek. Serdengeçti yolundan dönmeyecek.”
Okuduğu felsefe bölümünde komünist olarak bilinen hocalar ağırlıkta idi.
Osman Yüksel gibi millî ve mânevî yönü ağır basan, nükteleri ve hicivleri ile herkesi iğneleyen acar bir öğrencinin orada barınması kolay değildi.
Buna rağmen zekâsı ve çalışkanlığı ile son sınıfa gelmişti ve bitirme sınavlarına girecekti.
Fakat 1944’teki Türkçü gösteriler bahane edilerek, Hasan Âli Yücel’in emir ve telkinleri ile fakülteden çıkarıldı.
1944-45 Irkçılık-Turancılık olaylarında tutuklandığı, tabutluğa bile konulduğu fakat davanın sanıkları arasında yer almadığı halde bütün çaba ve girişimlerine rağmen, öğrenciliğe bir daha alınmadı.
Tahliye edildikten sonra tahsilini tamamlamak istedi fakat fakültesine kabul edilmedi.
Bunun üzerine devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e hitaben bir dilekçe yazdı.
“Yüksek makamın alçak vekiline” sözleriyle başlayan bu dilekçeden sonra tekrar hapsedildi. Böylece, sınavına giremediği birkaç ders yüzünden üniversite mezunu olmak şansını yakalayamadı.
Hayatı hapislerde ve sürgünlerde okuyarak, yazarak, doğruları haykırarak geçmiştir.
Müslüman Türk âlemini, her mısrası bir gözyaşı olan şiirleriyle destanlaştırmış, milletin mukavemet ve mücadele gücünü kaybetmemesi için ruhunu ve cesaretini ortaya koymuştur.
Zalimin zulmüne her ortamda karşı çıkmaktan çekinmemiş, savcıların ağır ithamlarına ve ceza isteklerine karşı hiçbir zaman acze düşmemiştir. Bunu kendisi şöyle ifade eder:

“Volkan gibi lav atmış ne susmuş ne sönmüşüm, ben bu iman uğruna çılgınlara dönmüşüm.”
Hapisten çıkınca ”Serdengeçti” dergisini çıkarmaya başladı. Osman Yüksel, 1947 yılında başlayıp 1962 yılında yayın hayatına veda eden, 15 senede 33 sayısı yayınlanan bu dergi için; “Tespihi tamamladık” diyerek son sayısında ise “Allahsıza, ahlaksıza, vatansıza, namussuza ölüm…” demiştir.
Osman Yüksel 1950’li yıllardan sonra Türkiye’de milli uyanışın öncülerindendir.
Tarihine, geleneğine, milli kültürüne ilgi duyan insanların pek çoğu onun yazılarıyla beslendi.
Kolay okunan, rahat ve samimi bir üslubu vardı. Başlığının altında “Allah, Millet, Vatan Yolunda” cümlesi yer alırdı.
Pek çok sayısı toplatılan bu dergide çıkan yazıları sebebiyle hakkında çok fazla dava açıldı ve zaman zaman tutuklanıp serbest bırakıldı.
Kendisine “Serdengeçti” unvanını kazandıran bu dergi, sık sık kapandı.
Yazılarından dolayı çok sayıda mahkûmiyet kararı verildi. Siyasi hayatında da sürekli hicivlerde bulunan Osman Yüksel'in siyasi hayatı fazla sürmedi ve istifa etti. Milletvekilliğinden söz açılınca da: “Sekiz defa mahpus, bir defa mebus oldum” diyerek yakınırdı.
Ancak yazılarına her zaman devam etti ve birçok kitap yayımladı. Serdengeçti sanat yönünden iddialı bir şair olmayabilir. Fakat öyle şiirleri vardır ki her mısrası sıkıldığı zaman gözyaşı damlar. Bu gözyaşları Anadolu insanının ortak gözyaşlarıdır.

Serdengeçti isyanıyla, feryadıyla, sevdasıyla, kavgasıyla bir devre mührünü vuran kara sevdalı, bağrıyanık, yiğit ve mert Anadolu Alperenlerinden biridir. 66 yıl süren hareketli, dolu dolu bir hayata, 10 Kasım 1983'te veda eder.
O; dünyaya, kabına sığmayan insan şimdi Cebeci Asri mezarlığında yatmaktadır. Böyle bir zamanda doğruları söylemek güç olsa da sonucu her ne olursa olsun serden geçenlerden olacağız. Nice serdengeçtilerin yetişmesi ümidiyle…
Ruhun şad, mekânın cennet olsun Anadolu’nun rüzgârı…

Önceki ve Sonraki Yazılar
SON YAZILAR