Azerbaycan Ve Bağımsızlık Süreci
Aynı kökten gelip aynı kültür birikimine sahip olan Türk Milleti, coğrafi koşullar sonucu ayrı devletler şeklinde yaşamak zorunda kalmıştır. Her ne kadar zorlu mücadelelerin içerisinde bulsa da kendisini asla boyun eğmemiş, bağımsızlığını koruyarak hayatını devam ettirmiştir.
Bağımsızlık mefhumunu bilmeyen milletler için hür yaşamanın bir manası yoktur. Bağımsızlık mefhumunun kıymetini bilen milletler ise sürekli olarak bağımsızlıkları için mücadele etmişlerdir. Bu milletlerin başında yer alan Türk Milleti, tarihleri boyunca sürekli bağımsız yaşama karakterine sahip olmuşlar, bağımsızlıkları için mücadele vermişlerdir. Azerbaycan Türkleri de bunlardan birisi olarak baskılara, kıyımlara rağmen özgürlük sevdasından vazgeçmemiştir.
Azerbaycan, tarih boyunca bulunduğu coğrafi konumundan dolayı sürekli istilalara maruz kalmıştır. Azerbaycan Türkleri, asırlarca Rus baskısı altında ezilip, 1918-1920 yıllarında kısa bir bağımsızlık dönemi yaşadıktan sonra tekrar Rus istilasına maruz kalmışlardır. Rusya’nın baskısına rağmen bağımsız yaşama azim ve ideallerinden asla vazgeçmemişlerdir. 1990 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılma süreci ile birlikte Azerbaycan Türkleri de bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Azerbaycan halkı, ilk devlet başkanları Mehmet Emin Resulzade’nin; “ Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” sözünü kendilerine slogan yaparak ait oldukları bağımsızlıklarına tekrardan kavuşmuşlardır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hem siyasi hem de kültürel anlamda Kafkasya’ya açılan penceresi olan Azerbaycan, Türkiye ile diğer Türk Cumhuriyetleri arasında köprü görevi de görmektedir. Bu ehemmiyetinin yanı sıra Azerbaycan ile Türkiye “ Bir millet iki devlet”tir. Bize kültürü, tarihi, dili ve âdetleri ile en yakın Türk-i Cumhuriyet Azerbaycan’dır. Azerbaycan milli şairi Bahtiyar Vahapzade, Türkiye ile Azerbaycan’ın kardeşliği için “bir ananın iki oğlu” der.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Ve Azerbaycan'ın Bağımsızlığını Kazanması
(1918-1920)
Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasına bakacak olursak; Birinci Dünya Savaşı’nın son yıllarında Azerbaycan halkı çok zor günlere şahid olmuştur. 1918 yılı başlarında Stepan Şaumyan başkanlığındaki Ermeniler Bakü’de on dört bin Müslümanı katletmiştir. Guba ve Şamahı kentlerinde de yine tedhiş eylemleri gerçekleştirilmiştir. Ermeni Şamuyan 13 Nisan 1918 tarihinde Lenin’e yazmış olduğu mektubunda: “Düşman yok edildi” demiştir. İngiltere’nin Bakü Büyükelçisi de Londra’ya gönderdiği telgrafta: “Bakü’de ölülerden başka Müslüman kalmadı.” şeklinde olayın vahâmetini gözler önüne sermiştir.
Azerbaycanlıların bu zor dönemlerinde Türk Ordusu yardım elini uzatmış, Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa(Killigil) 15 bin civarında kuvvetle Nahçıvan üzerinden Bakü’ye gönderilmiştir. Bakü’yü alan Türk askeri, Mehmet Emin Resulzade’nin önderliğinde ve Fethali Han Foyiski başbakanlığında Müsavat Hükümetini, Milli Azerbaycan Şurası’nda şura kararı ile resmen kurmuştur.
28 Mayıs 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin başkenti Gence idi. Yeni kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin Başkenti Gence iken Azerbaycan hükümeti Türkçe’yi devletin resmi dili ilan etmiştir. Daha sonra Bolşeviklerin elindeki Bakü şehri Türk Askeri tarafından alınarak Azerbaycan’ın yeni başkenti yapıldı. Devlet kurulduktan sonra ülke genelinde yapılan seçimlerde Milli Müsavat Partisi halkın oyları ile iktidara gelerek parti programı çerçevesinde yeni bir hükümet programı oluşturmuştur. Yeni hükümet dış saldırılara karşı kendini koruyabilmek için 20-30 bin kişiden müteşekkil bir Azerbaycan ordusu kurmuştur. Eğitim ve öğretim hususuyla ilgili de Türkiye’den öğretmen getirtilmiştir.
Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu Azerbaycan Türkleri’nin devletçilik tarihinde bir dönüm noktası olmuştur. 2 yıla yakın bir süre bağımsız kalan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti milli devlet kurmada mühim başarılar kazanmıştır.
En mühim gaye “milletin hakkı, istiklali ve faydası” olmuştur.