Ayasofya: Hasret biiti!
Gönül dostlarımızla beraber Alperenler olarak yıllardır gözaltına alınarak, hor görülerek vermiş olduğumuz mücadele galibiyete ermiş, dedelerimizden babalarımızdan bizlere miras kalan ve ömrümüz boyunca açılması için nöbet tutacağımıza ant içtiğimiz AYASOFYA, CAMİİ olarak aslına rücu etmiştir! Namaz kılmanın suç sayıldığı günlerden, bilet alarak değil abdest alarak Ayasofya’ya gireceğimiz günler gelmiştir!
Bu zafer ve bu fetih bu zamana kadar bu şanlı mücadelenin içinde bulunmuş bütün ANADOLU ÇOCUKLARININ hakkıdır. Hepsinin birer birer alınlarından öpüyorum...
NECİP FAZILLAR, OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİLER, MUHSİN BAŞKANLAR... Ömrünüzü sermaye ettiğiniz Ayasofya açıldı! Ruhlarınız şad olsun...
EY GARİP ANADOLU EVLATLARI FATİHİN LANETİ ÜZERİMİZDEN KALKMIŞTIR KUTLU OLSUN!
Ayasofya’nın resmiyette camii olmasına yönelik karar alındığında ‘’Şimdi Yüce Rabbimden tüm niyazım hasretle bugünleri bekleyip gözyaşıyla namaza duracak gönüldaşlarımla AYASOFYAYA SARILMAKTIR.’’ demiştim.
Rabbimiz nasib etti, bizlere de o kutlu Cuma günü gönüldaşlarımızla beraber Ayasofya cemaatine dâhil olmak düştü. Mahşeri kalabalığın çoğunluğu sarığını sarmış, gözyaşları içerisinde tekbir getiriyorlardı. Yurtdışından, yurtiçinden, İslâmboldan binlerce insan Ayasofya’yı sarıp sarmaladı. Milletimiz tarafından küfür âlemine gereken gözdağı verildi. Hutbedeki kılıç ile bir kez daha Ayasofya Camii’nin ‘’KILIÇ HAKKI’’ olduğu bütün dünyaya gösterildi.
Çok duygulu anlar yaşadık, çocukluğumuzdan beri en büyük isteklerimizden biri buydu. Hayaliyle yanar tutuşurduk. İstanbul’a her gittiğimizde Sultanahmet’in hemen karşısında Ayasofya’nın o sessiz, mahzun duruşu içimizi ağrıtır, gözlerimizi nemlendirirdi. Derinden bir ‘’Ah!’’ çeker, dua ederdik.
Tekbirler içerisinde Ayasofya Camii’ne giriş yaparken neredeyse tekbir getiren herkesin sesleri titriyordu, gözlerimizden yaşlar istemsizce dökülüveriyordu. Çünkü görmüştük, o çırılçıplak hâlini gördüğümüz Ayasofya’dan gerisingeri kaçarken şimdi her yönüyle İslâm’ı yansıtan Ayasofya’dan gitmek istemiyorduk. İşte Serdengeçti’nin ‘’İkinci bir fetih, yine bir ba’sü ba’delmevt…’’ dediği gerçekleşiyordu. Siyah sarıklarımızla ikinci fethi müjdeliyorduk.
Üstat Necip Fazıl’ın şu sözlerini hatırlıyorduk: ‘’Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin kapısını mühürlediği Ayasofya, yine aynı şekilde mühürlemeye yeltenip hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaşacağı günü dehşetle beklediği mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbine eş açılacak.
Ayasofya'yı artık önüne geçilemez bir sel, bu sel açılacak. Bekleyin gençler. Biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. Hepimiz şöyle diyelim:
O selin üzerinde bir saman çöpü olsam daha ne isterim."
İşte Üstat! O selin üzerinde bir saman çöpü olmak nasip oldu ya! Daha ne diyeyim…
Ya Rabbi bizlere bir kez daha Ayasofya’nın esaretini gösterme! (amin) diyor, bu zamana kadar Ayasofya mücadelemizin bir parçası olmuş herkesi gönülden selamlıyorum.
MUHABBETLERİMLE…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.