Osman Akdoğan

Osman Akdoğan

Arapsaçına Döndük!

Arapsaçına Döndük!

Koronavirüs tedbirlerinden dolayı Ankara’da uzunca bir zamandır pek fazla trafik yaşanmıyordu. 

Salgın tedbirlerinin kaldırılması, okulların, üniversitelerin açılması, özel araçlarıyla yolculuk yapan insanların sayısının artmasıyla beraber trafik deyim yerindeyse arapsaçına döndü. 

İstanbul trafiğini aratmaz olacağız bu gidişle!

Özellikle bu hafta başından itibaren üniversitelerin açılmaya başlamasıyla birlikte yoğunluk ciddi seviyelere çıktı. Araçlar zor bir şekilde ilerliyor.

Örneğin benim evimden işyerime gelmem toplu taşıma ile 1,30 saat sürüyor. Trafik olmasa 30 ila 45 dakika arasında ulaşabilirim. 

Evime yok yakın bir noktada olan Esenboğa Havaalanı’ndan binen bir yolcu, benden önce yüzlerce km. ötedeki şehirlere ya da ülkelere rahatlıkla gidebiliyor.

Toplu taşımaya daha fazla yatırım yapmak ve insanları toplu taşımaya özendirmek gerektiğini düşünüyorum. 
   
***
 MEVLANA’DAN HİKAYELER
 
Bir bakkalın renkli güzel sesli ve çok iyi konuşan bir papağanı vardı.

   Bu papağan dükkanın adeta bekçiliğini üstlenmişti; gelenlere güzel nükteler söyleyip, şakalar yapardı.

   Tıpkı bir insan gibi konuşmasının yanında ayrıca çok güzel de öterdi.

   Bakkal bir gün evine gitmişti. Papağan da her zaman olduğu gibi dükkânı bekliyordu. O sırada bir fareyi kovalayan bir kedi dükkândan içeriye daldı. Korkudan ne yapacağını şaşıran zavallı papağan oradan araya kaçarken gül yağı şişesini devirdi, ortalığı birbirine kattı. Biraz sonra evinden dönen dükkân sahibi durumu görünce çok kızdı ve kızgınlıkla papağanın başına vurdu. Vurunca da olan oldu papağanın dili tutuldu, başındaki tüyler döküldü. Zavallı başı kel oldu. Günler geçti fakat papağan bir türlü konuşmadı.

   Bakkal yaptığına bin pişman oldu. Ah vah ederek saçını sakalını yoldu.

   "Elim kırılsaydı da zavallı kuşa vurmasaydım." diye kendi kendine söyleniyor, kuşu yeniden dile gelsin diye yoksullara sadakalar veriyordu. Aradan üç gün üç gece geçti, fakat kuş hiç konuşmadı. Bakkal bu kuş artık konuşmayacak diyerek üzüntüyle kara kara düşünüyordu. O sırada başı kabak gibi tamamen tüysüz biri geçiyordu. Bunu gören papağan hemen dile gelerek konuşmaya başladı :

   - "Ey kel neden öyle kel oldun, yoksa sen de mi gül yağı şişesini döktün?" diye seslendi. Bunu duyan herkes gülmeye başladı. Çünkü papağan gördüğü bu adamın da kendisi gibi gül yağı şişesini devirip kırdığını, bu yüzden sahibinin onunda başına vurarak saçlarının dökülmesine sebep olduğunu sanmıştı.

   Her iki arı da aynı çiçeğe kondu, aynı yerden beslendi. Birinin yediği bal, diğerinin ki zehir oldu...

OSMAN AKDOĞAN
[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR