Alevi-Sünni ayrışması hortlatılıyor
Türkiye’nin karanlık diye tabir edebileceğimiz dönemlerinde hep Alevilere karşı eylemlerle iç dengeleri karıştırma planları yapılmıştır, bu yeni değil. Dahası, bunu yaptırmak için taşeron bulmakta maalesef ülkemizde hiç zor değil. Bu Alevi-Sünni çatışmasının Türkiye’de sindirilmesi çok uzun zaman aldı.
Yeniden hortlatılmaya çalışılmasının nedeni çok açık; bu ülkede birileri kaos planı yapıyorsa ilk provokasyon girişimi olarak mezhepsel çatışmaların kabuk bağlamış yaralarını kanatmak hedeflenir. Ankara’da bir tiiniyeti bozuk taşeronla Alevilere yapılan saldırıları hep bir ağızdan kınıyoruz zaten, ancak pek korkulacak bir durum olarak ta görmüyorum. Çünkü memleketimiz artık Alevi-Sünni ayrımını aşmış ve yapılmak istenen tüm çirkin niyetli eylemlere karşı yekvücut söylemlerde bulunuyor. Alevilerle Sünniler aynı havayı soluyor, aynı marketten alışveriş yapıyor, aynı sokaklarda yürüyor ve kapı komşuluğu yapıyor.
Makbul olanı da bu ya. Geçmişten günümüze Kürtlerle Türkler diye bir ayrım daha yapılmış ve uzun zamanlar bir arada yaşamış bu iki topluluğu birbirlerine kırdırmaya çabalamışlardır. Kürtlere; Türkler sizi bu topraklarda istemiyor, diliniz ile yaşamanıza müsaade etmiyor, sizi sindirmeye çalışıyor diye galeyana getirip yine kapı komşusu olan insanlarımızı birbirlerine karşı kışkırtmışlardır. Bunu üzerine ‘Kürt sorunu’ kavramı ortaya çıkmıştır. Benzer bir şekilde Alevilerin kutsallarına saldırıp; Sünniler ile düşman olmalarından beslenenler mutlaka durmayacaklardır. Yıllardan beri süregelen, bu devlet üzerinde planları olanların yaptıkları oyunlara gelmemek lazım. Bu ikilikleri çıkarmak isteyenlere fırsat vermemek lazım. Diyanet isleri başkanı Ali Erbaş uzun süredir ilk defa tartışılmayacak ve hatta tebrik edilesi bir hamle yaptı.
Erbaş, Ankara’daki cem evine saldırı olayının üzerine Şah-ı merdan cem evini yanına aldığı kalabalık heyetle ziyaret etti ve “Bu sadece oradaki inanç önderlerine değil bütün toplumumuza yapılan bir saldırıdır” açıklamasını yaptı. Böyle bir atmosferde bu ziyaret çok yerinde ve gerekliydi. Ayrıca gündemde pek yer teşkil etmeyen ama aleviler için hayat memat meselesi olan statü sorununa değinmek gerek. İslam hoşgörü dinidir. Bu şiar gereği cem evlerinin statü sorunu da bir an evvel çözüme kavuşturulmalıdır.
STK olarak nitelendirilmesi İslam’ın hoşgörü ilkesine ters düşmektedir. İbadethane statüsü verilmesi, devlet nezdinde hem onların dini yaşantısına saygı duyulması hem de Alevi-Sünni ayrışmasının önüne geçilmesi için çok kritik bir karardır. Zaten zor zamanlardan geçen ülkemizde bu tip iç ayrışmalara karşı en ufak bir zeytindalını yitirmemek, en ufak çözüm fırsatını tepmemek lazım.