Ahmet Fidan

Ahmet Fidan

28 Şubat Tarihin Çöplüğünde

28 Şubat Tarihin Çöplüğünde

Bakış açısına göre tavsif ediliyor ve isimlendiriliyor. Körlerin fili tanımladıkları gibi yirmi sekiz şubat hala farklı algılanıyor ve ifade ediliyor. Özellikle yıldönümlerinde tartışma devam ediyor.  Kimse haklılığını savunamıyor.  “Bin yıl sürecek” palavrası son buldu. Tarihin çöplüğüne atıldı. 
Yirmi sekiz şubatın ana hatları o ünlü MGK Bildirisinde yer almış ve millete dayatılmıştı. Kararları alan ve imza için baskı kuran zorbalar bile o kararları artık savunamıyorlar. Tarihimize bir kara leke olarak geçen o kararları hatırlamak bile istemiyorlar. 
Bir kâbus gibi memleket üzerine çöken yirmi sekiz şubat tarihe geçti mi? Tarihe geçti ise yarının nesilleri tarih sayfalarında nasıl okuyacaklar. 
Ortalama düşünce 28 Şubat henüz tarihe geçmedi. Çünkü izleri henüz tamimiyle silinmiş değil. Ama zamanı gelince tarihe geçecek ve yeni nesiller o sayfalarda failleri, mağdurları ve mazlumları göreceklerdir.
Yirmi sekiz şubat Türkiye’de sadece bir kesimi değil, bütün bir milleti, bütün bir memleketi mağdur etmiştir. Milletin mukaddesatına tasallut edildi. İstikbali karartıldı. Harp değildi ama harpten daha vahim bir yıkıntı bıraktı arkasında. 
Yirmi sekiz şubat özel kurguları ve figürleri ile asıl amacı İslâm’ı ve Müslümanları ezmekti, ezmek, yok etmek istedi. Ezdi ama yok edip amacına ulaşamadı. 
İki önemli vandalizm dünya tarihinde yer almaktadır. Biri Moğollar. Öteki haçlı seferleri. Her iki vahşi sürüleri medeniyetimize saldırmışlar, yakmışlar ve yıkmışlardır. Ancak inanca ve inanç temellerine tasallut etmemişlerdir. Ne haçlılar ne Moğollar “illa bizim gibi inanacak ve düşüneceksiniz.” Dayatmasında bulunmadılar. Ama yirmi sekiz şubat hem zulmetti hem inançlara baskı uyguladı. Yirmi Sekiz şubat milletimizin bin yıllık mefahirini yok ederek, dinsizliği hedef almış ve dayatmıştır.
Yirmi sekiz şubatın zihinlerdeki izleri henüz silinmedi ve şahitleri hayatta. Ankara adliyesinde görülen ve yargılanan aysbergin çok küçük bir bölümüdür. Suyun altında keşfedilmeyi bekleyen büyük bir bölüm bulunmaktadır. 
O karabasan sürecinin ekonomik, sosyal, siyasi yönlerinin arka planında bir de sosyal psikoloji yönü bulunmaktadır. Toplumsal kırılmaların yaşandığı dönemde topyekûn toplumsal bir sarsıntı yaşanmıştır. Nereden biliyoruz? Yirmi sekiz şubatın zeminini hazırlayan, alkışlayan o günün yazılı basını en büyük belgedir. 
Yirmi sekiz şubatın senei devriyesinde en ibretlik olay paralel yapının görünen yüzü. Mideniz kaldırabiliyor ve tahammül edebiliyorsanız o kesimin mevkutelerine bir göz atın. Gazeteler ve köşe yazıları nasıl bir sakat ruh ve inanç halinde olduklarını göstermektedirler. 
Memleketin geldiği pozitif zirveyi karalamak, kirletmek ve sürekli kin pompalamakta hem Yahudi hem ABD ve İngiliz istihbaratı ile işbirliği yapmaktan çekinmemekte ve yüzleri bile kızarmamaktadır.
İşin en acı noktası tüm yaptıkları çirkefliklere Ayet ve Hadisleri alet etmektedirler. M. 
Akif’i bir kere daha rahmetle anmanın zamanı değil mi? Sanki şuan yaşıyor ve aramızda. 
“Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! 
Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!”
 
G Ü N Ü N    H İ K M E T İ 
“Öğle bir devrine geldim ki alemin
Neye baksam o ahvalde leke var
Eğer yanlışımız, eğer doğrumuz 
Hâli değil her cihette leke var.”
Erzurumlu Aşık Sümmani
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR