YENİ ANNE ve BABA: İNTERNET ve TV
Hz. Musa’nın Firavun’u tek bir ilah’a inanmaya davet etmesinden sonra Firavun, Hz. Musa’dan hakikatin kendi tekelinde olduğunu ispatlamak ve üstünlüğünü göstermek üzere karşısına sihirbazlarını çıkartır. Hz. Musa’nın karşısına Mısır’ın dört bir tarafından toplanan sihirbazlar gelir ve vizüel bir kurnazlıkla yılanlar yaparlar. Onları izleyen insanlar dehşete kapılır ve Hz.Musa’da aynı dille karşılık verir onlara. İlahi vahyin emriyle asasını yere atar ve asası sehharların sihirlerini yutar.
Günümüzde de durum bundan farklı değildir. İnsanları etkilemenin ikna etmenin söz ve görüntüyle bin bir yolu vardır ve söz ile görüntüyü bir arada ileten televizyon ise bu asrın en etkili propaganda araçlarından birisi olarak hala en popüler seyir aracıdır.
TELEVİZYON MU TELEVİZÜEL Mİ?..
Televizyon tek taraflı bir iletişim aracıdır ve insanı fiziksel olarakta etkileyebilir. Burada TV karşısında uzun süre hareketsiz oturmaktan kaynaklanan şişmanlık veya ekrana çok bakmanın getirdiği göz bozukluklarından bahsetmiyoruz. Örneğin televizyonda çıkan bir diş macunu reklamındaki sırıtış veya herhangi bir dramatize edilmiş sahnede yakın plan çekilmiş gülümseyen bir insan görüntüsüne bakan izleyicinin de -normal bir zamanda- elinde olmadan istemsiz bir şekilde gülümsediğini görebilirsiniz. Bu fiziksel etkinin dışında televizyon, propaganda gücüyle istediği kavramı ve kişiyi insanların zihinlerinde, istediği algılama biçimine uygun olarak oluşturmaya veya var olan zihinsel imajları etkileyerek değiştirmeye çalışır. Bu yönüyle eğitim açısından iyi ve kötü olan değerleri yeniden kategorize eden bir meşrulaştırma aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir nevi elektronik uyuşturucu işlevi gören televizyon karşısında gittikçe atomize olan bireyler ancak farklı bilgi kanallarının sayesinde kendi hayatları hakkında karar verip yaşam biçimlerini ve düşünce dünyalarını düzenleyebilmektedir. Televizyon yayıncılığının pahalı bir araç olduğu düşünülürse egemen güçlerce kendi çıkarları doğrultusunda rahatlıkla kullanılabileceği de anlaşılabilir. Fakat bu mecra ağ toplumunun yükselişiyle internet, cep telefonu gibi -hazırlanan içeriklerin üretimi ve yayınlanması açısından- daha ucuz olan mobil araçlara kaymaya başlamıştır.
TELEVİZYON’UN FITRATI NEDİR?
Televizyonun doğası McLuhan’ın ‘mesaj aracın bizzat kendisidir” sözüyle değerlendirilebilir. Televizyon dikte edicidir ve bireyleri etkilemek üzere kurulmuştur. Tek yönlüdür. Suni bir dünyayı reel bir dünya gibi göstermeye, doğruyu yanlışla, batılı hakla karıştırmaya çalışabilir. İslam’da mesaj bizzat insanla aracısız verilmek istenir. Gerek İslamiyet’teki Tebliğ müessesesi gerekse Hıristiyanlıktaki misyonerlik bu anlamda düşündürücüdür. Peygamberimiz namaza çağrı için boru, çan gibi aracıları red edip daha fıtri olan insan sesini kabul etmiştir. Günümüze bakıldığında ise cilalı imaj devrinin ‘müezzin’leri sayılabilecek Madonna ve Michael Jackson gibi isimlerle küresel düşler, küresel imajinasyonlar oluşturulmakta, insanlık kapitalist tüketim kültürünün havarileri olmaya çağrılmaktadır. Gerçekliğin yerini düşler, imajlar ve görüntüler almaktadır. Aile tarafından bir ayin havasında izlenen televizyon kültürel ve bireysel değerleri şekillendiren bir araç olmuştur. 1
Tabiat boşluk kabul etmez. Televizyonun üçüncü bir ebeveyn olarak çocuklar üzerinde olumsuz etkisi ise tartışılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Yani televizyon evlerimizde psikolojik bir baba ve anne rolündedir. Ailelerimiz ise sadece biyolojik bir meydana getiricimiz olmaktan öteye gidememektedir.
ISLAH DEĞİL İFSAD GAYRETİ
Batı dünyasının kurguladığı görüntüsel hikâyelerinde en masum gibi gözüken çizgi filmlerde dâhil olmak üzere fıtratı2 bozmaya çalıştığı, ıslahı değil ifsadı hedeflediği görülecektir. Örneğin çizgi filmlere bu konuda birçok eleştiriler getirilmiştir.
Red Kit’in final sahnelerindeki yalnızlığının aslında ailesiz bir hayat düşüncesini bilerek yada bilmeyerek damarlara zerk ettiği söylenirken Şirinler gibi çizgi filmlerle de komün hayatının teşvik edilip komünizm propagandasının yapıldığına kadar bir dizi iddia ortaya atılmıştır3.
Bir zamanlar TRT’de yayınlana He-Man gibi direkt şirke giren iddialı sözlerle çocukların beynini yıkamaya yönelik çalışmaların din eğitimi açısından verdiği zararlar ortadadır. (He-Man karakteri “Gölgelerin gücü adına” diye bir ifadeyle olağanüstü güçler kazanıp düşmanlarıyla savaşırdı.) Harry Potter serisi ise ayrı bir çılgınlık olarak ele alınmayı beklemektedir. Çizgi film gibi çalışmalarla incelikli bir şekilde şuur altına enjekte edilmeye çalışılan bir dünyadan bahsediyoruz. Batı dünyasındaki bu gayretler hep devam etmiştir. Bu konuya yeri geldiğinde sine-masal başlıklı gelecek yazımızda devam edeceğiz. Konunun Milli Eğitim bakanlığıyla ilgili özellikle Fatih Projesi bağlamında neden kaliteli çizgi filmler üretemediğimizle ilgili eleştirilerimizde olacaktır.
1- Bkz.Sıtkı YILDIZ, “Televizyonlarda Yayınlanan Magazin, Eğlence ve Yarışma Türü Programların Toplumsal Kültür Üzerine Etkileri -Kırıkkale ve Ankara Örneği-, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, Popüler Kültür ve Gençlik Özel Sayısı, Yıl:5, Sayı: 57, Kasım 2004, s. 173-178.
2-Fıtrat. İnsanın İslamiyet’e uygun doğal hali. Doğuştan gelen saf ve temiz özellikler
3-Bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eirinler Linke ulaşma tarihi 17.03.2009=Şirinler hakkındaki bir iddia uzun zamandır tartışma yaratmıştır. Bu iddiaya göre Peyo bir komünisttir ve Şirinler’in İngilizce adı olan “smurf”, “kızıl bayrak altında yaşayan küçük adamlar” veya “kızıl şapka altındaki sosyalist adamlar” (socialist man under red father-flag) cümlelerinin kelime baş harflerinden türetilmiştir. Şirin babanın kırmızı şapkası Karl Marx’ı andıran sakal yapısı, Şirin Köy’de hiçbir mabed veya tapınağın olmayışı, tanrının görevini üstlenen ve materyalizme göndermelerde bulunan doğa ana zaman baba gibi figürlerin oluşu, tüm şirinlerin komünal ve işçi-köylü bir yaşam sürmeleri, herşeyin elbirliği ile yapılışı,herkesin yeteneğine göre bir görevi oluşu ve hiç para (kapital) kullanmayışları bu iddiaları tetiklemiştir. Ayrıca kötü karakter Gargamel’in paraya karşı olan hırsının da, komünal toplumun düşmanı olan kapitalizmi sembolize ettiği iddia edilmektedir. Ayrıca kötü adam Gargamel’in, papaz cüppesi giyerek dini-misyonerliği sembolize ettiği, para düşkünü olduğu ve Şirinleri sürekli yemek istediği için Amerika’ya benzetildiği ortaya atılmıştır. İngilizce ismi “Azrail” olan, Gargamel’in kedisi “Azman”‘ın Amerika’nın peşinden koşan küçük insanları sembolize ettiği sanılmaktadır. Bu yüzden çeşitli ülkelerde Komünizm propagandası yapmakla suçlanmış, yayını yasaklanmıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.