Yarınlarımız da geçmişe özlemle geçmesin…
Bu haftaki yazımda özellikle rahatsızlık duyduğum bir konuya değineceğim.
Son zamanlarda genellikle sosyal medyada denk geldiğim, şahsım ve arkadaşlarımın da benzer olaylara tanıklık ettiği birkaç durumu sizlerle paylaşacağım.
Gençlerimizin yetiştiği, ikinci evimiz diyebileceğimiz okullarda, ilim yuvalarında maalesef rezil durumlar had safhada.
Geçen hafta haberlerde gördüğüm olaylardan birisi şu şekilde; bir grup öğrenci, sınıfın arka köşesinde oturup müzik eşliğinde alkollü içki tüketip, tabiri caizse kafa çekiyorlardı.
Diğer bir olayda ise öğretmenin ders anlattığı bir sınıfta öğrencinin birisi sıranın üzerinde sanırsam elektronik sigarasından birkaç fırt çekerek dışarıya üflüyor ve çok iyi bir iş başarmış gibi bundan büyük mutluluk duyuyordu ve de çok eğleniyordu.
Bu durumlara benzer bir diğer hadisede şu şekilde; bir hocamızın bahsettiğine göre üniversite bahçesinde iki öğrenci iskambil kağıtlarıyla oyun oynamaktaymış. Onları uyaran arkadaşlarına karşı ise haklı olduklarını savunmaktaymışlar. Sonrasında yetkili kişiler olaya müdahil olmuş vs.
Kısaca vaziyet bu şekilde…
Aslında yaşanan bu hadiselerden çıkarılacak çok fazla ders var. Ne gibi dersler peki, kısaca bahsetmek gerekirse şunları söyleyebiliriz;
Yaşanan bu olayların sebeplerinden birisi olarak gördüğümüz aile eğitiminin eksikliği nedeninden vardığımız sonuç itibariyle maalesef aile yapısı bozulmuş vaziyettedir.
Okula giden öğrencilerin şuursuz bir şekilde içinde bulundukları hallerin diğer bir sebebi olarak gördüğümüz eğitim sisteminin, öğrencilere asıl manada ulaşamadığı aşikâr bir şekilde ortadadır.
Asıl sebepler etrafında değerlendirdiğimiz yukarıda değindiğimiz iki neden haricinde biraz da bu duruma baş aktörlük yapan öğrencileri eleştirmek gerekirse şunları söyleyebiliriz;
Yaşananlardan şikâyetçi olan bizlerin ilim meclisi olarak değerlendirdiği okulları, mevzubahis kişiler maalesef alkol tüketilen, sigara içilen, kâğıt oynanan mekanlar olarak değerlendirmekte…
Anlaşıldığı üzere bu durumlara sebebiyet veren kişiler Cenab-ı Hakk’ın buyurmuş olduğu “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” [Zümer sûresi (39), 9] ayetinden kendilerine hiçbir paye çıkaramamışlar.
Yine yüce Allah’ın bizlere buyurduğu “Allah içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir.” [Mücâdele sûresi (58), 11] ayetinden kendilerine tutar bir taraf bulamamışlar.
Peygamber Efendimiz’in (sav) hadislerinden kendilerine çıkarım yapamamışlar.
Anne-babalarının nasihatlerini bir kenara itmişlerdir.
Dünyaya hükmetmeyi sinesinde taşıyan bir milletin geleceğini teşkil eden gençlik böyle olmamalı!
Aileler üzerine düşeni yapmalı, eğitimciler vurdumduymaz olmamalı!
Her fırsatta gerekirse bu konu dile getirilmeli, yetişen nesillerde şuur oluşması için mücadele verilmeli.
Nemelazımcılık furyası artık bitmeli!
Bizlere zorla garplının pantolonu uydurmaya çalışan güruhlar başarılı olmamalı!
“Gelecek nereye gidiyor!” diye yakındığımız, içinde bulunduğumuz durumun son bulması için çaba sarf etmeliyiz.
Heyecanla, överek bahsettiğimiz tarihimizin ruhi muhtevasını kavramalı, zahirimizle de batınimizle de bunu yaşamalıyız.
Yüce Allah’tan her şeyin hayırlısını dileyerek, vicdani rahatsızlık hissettiğim bu durumun son bulması umuduyla sözlerime son veriyorum.