Var olma
Araba, daire iki günde bir yemeği restoranda yeme, marka giyinmeler… Tüketimde en ön safta olmak, istediğimi alayım, istediğim yerde tatil yapayım, bunlardan birine ulaşamazsa veya eksik ulaşmışsa kıyamet kopuyor.
Ekonomik kriz; evleri, çarşı pazarı yaktı, kül etti gibi feveranlar her geçen gün artıyor. Şikayetler arka arkaya sıralanıyor. Batıyoruz, bitiyoruz, batan batana, ölelim mi? Her şeyden, her fırsattan şikayetler sıralandıkça sıralanıyor. Sanırsınız kapıya IMF dayanmış, Türkiye’nin tapusunu ya da anahtarını istiyor. Avrupa’da her yer AVM hınca hınç dolu sınırsız alışveriş var. Herkes her gün restoranlarda, marka ürünlerden başka giyen yok gibi anlatıyorlar.
Amerika dünyanın en zengin ülkesi, bolluk var. İsteyen istediğini alıyor.
Yok öyle bir şey! Avrupa’da ekonomik sıkıntılar almış başını gidiyor. Lüks restoranlardan akşam yemeklerinde rezervasyon yaptırmazsan yer bulamazdınız. Şimdi ne zaman isterseniz restoranlarda yer var. Halkın büyük çoğunluğu fast food büfelerinden ayakta besleniyor. Her yerde çeşit çeşit ekmek arası yiyecekler var. Zamları, ekonomik sıkıntıları bahane ederek protestolar, eylemler var.
Dünyanın huzurlu, en zengini denilen Amerika’da sokaklarda yatan ve sayısı her geçen gün artan homeless denilen evsizler var. Gıda yardımları ile ayakta durmaya çalışan yığınlarca insanlar var.
Bir tarafta Allah Allah diye bir birini öldüren, aç açık çaresiz Müslüman insanlar… Bir kuru ekmeğe ulaşamayan çocuklar, anneler… Bir avuç dünyayı sömürenler… Osmanlı’dan kalan değişik yerlerdeki Müslümanların halinden mutlu olan zalimler… Yerli halk aç, çaresiz savaşırken onları iliklerine kadar sömürenler çok mutlu.
Dünyanın her yerinde çığlıklar, çaresizlikler alıp başını giderken sömürenler çok memnun. Onları birbirine vuruştururken, sömürüsü devam ediyor. Hayat tarzları, inançları, değerleri imha ediliyor. Kimliksiz, çaresiz, özü ve kökü olmayan sömürüye uygun. Organ satışına iyi bir pazar oluşturmak adına her gün değerler ayaklar altına alınarak çiğneniyor.
Dün Kıbrıs Savaşı’ndan sonra, bir paket yağ için bakkalla aran iyi değilse bir saat sıra bekleyip zor alınırdı. Tüp haftada iki gün gelir, erken davranmazsan o hafta kok kömürüyle yanan mantız yakarsın. Soban varsa soba yakarsın, ihtiyaç maddeleri karaborsada, soğan, patatesin fiyatının artması değil bulunup bulunmaması derdi vardı.
Soğanı ekmeğin arasına döşer, tuz biber ekersek, döner tadında yer, şükrederdik. O günleri yaşamayan genç kardeşlerimizin sesini duyar gibi oluyorum. ‘O dediğin o zamandı.’ Deyip en ufak ulaşamadıkları şeye bin bir bahane buluyorlar. Yokluktaki şükür, bugün her şeye ulaştıkları halde yok. Baklava zengin düğünlerinde konaklarda, büyük şehirlerin restoran veya pastanelerinde bayramlarda olurdu.
Ekonomik kriz var ama dört tarafımızda çatışmalar, Suriye’de, Irak’ta vs çepeçevre terörle savaş halindeyiz. O yetmiyor bir gün değil yıllarca devam ediyor. Uçaklar, helikopterler, tanklar, mermiler, yakıtları, yiyecekleri vs para emperyalistlere karşı ayakta durmak var. Olmak, yeni dünya haritası çizilirken masada olmak istiyorsan şikayet değil çözüm üreteceksin. Hatta fedakâr olacaksın. Bu yangından topyekun göğüsleyerek bu var olma mücadelem diye bir yerinde ben de bu vatanın evladıyım ben de varım demezsen; Akdeniz’de ABD savaş gemileri, Suriye’deki savaş, Körfezdeki gerilim, petrol aramaları, terörle mücadele vs. fedakarlık yapmamız, ülkem, vatanım diye sarılmamız, ekonomik krizin altından en az zayiatla çıkmamız için diri olmalıyız. Bir olmalıyız, var olmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.