Uzun Yaşamak Mümkün mü?
Faniyiz, işimiz çok, vakit ve imkânımız sınırlı. Bu üç gerçekle kuşatılmış bir hayat yaşıyoruz. Kendisi de fani olan bir dünyada, faniliği kati olan bir hayat yaşıyoruz. Cehennemden kurtulup cennete girmek, Allah’ın rızasına ermek, yegâne hedefimizdir. Bu hedefimizin gerçekleşmesi için dünyayı imar etmemiz, ahireti kazanmamız gerekiyor. İşimiz çok. İmtihan gereği imkânlarımız da sınırlı. Her tuttuğumuz elimize gelmiyor, her söylediğimiz dinlenmiyor. Biz diliyoruz; ama bizim üstümüzde bir kesin dileyen var.
Bu üçgen içinde, sadece yeme-içme ve uyuma eksenli bir hayat yaşayamayız. Diğer canlı türlerinden farkımızı ortaya koyacak hedefimiz olmalıdır: Bulunduğumuz dünyayı, ahirete intikale uygun hale getirmek ve Allah’ın rızasını kazanacak salih ameller yapmak. Hedefimiz için kısa bir hayat yetmez. Uzun ve verimli bir hayat geçirmek zorundayız.
Elbette ecelimiz mahduttur. Bir saniye ileri ve geri alınamayacak, son kararı verilmiş ömrümüzü tüketiyoruz. Değil saatler, saniyeler bile sayılıdır. Saniyeler kesinlikle azalıp çoğalmaz. Ama bir saniyenin gördüğü iş değişebilir. Saniyelerin saatler kadar değerli hale gelebileceği gibi, günlerin saniye gibi boşa harcandığı da olabilir. Önemli olan, saatlerin sayılmasından çok, hangi sonuçların elde edildiğidir. On yılda elde edilenle, on günde elde edilen aynı ise yılla gün arasında ne fark vardır?
Rakamlarının sayılmasına takılıp kalmak yerine, içini doldurmaya uğraşmak, akıllıca olandır.
Yaşamayı istemek, uzun yaşamayı arzulamak günah değildir. Ancak bizim uzun yaşama arzumuz, ‘Bin yıl yaşamak’ isteyen Yahudi’nin isteğiyle aynı değildir. Onların yaşama arzusu, tapındıkları dünya metaına dalma ve Allah’ın azabından kurtulma umududur. Müslüman ise çok yaşam ister; ama bu ‘çok’ üzerine bastığı toprak için değildir. Toprağı bereketlendirip hasenatını artırmak, Allah’a ve rızasına daha yakın olma yollarını yakalamak için uzun yaşamak ister. Kalmak istediğimiz dünya, güzelliklerine doymadığımız dünya değil, ahirete götürecek amellerimizi yapabileceğimiz bir dünyadır. Allah’ın hükmünün icra edildiği, O’nun sözünün en üstün olduğu dünyadır. Eğer kalmamız bizi, daha derin fitnelere ve altından kalkamayacağımız belalara sürükleyecekse Rabbimize kavuşmayı yeğleriz. Biz, ömürlerin kısa olduğu bir zamanda yaratıldık. Eski ümmetlere göre daha az yaşıyoruz. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem ümmetinin ömür ortalamasının altmışla yetmiş arası olduğunu, bunu geçeceklerin az olduğunu haber veriyor. (Camiu’s Sağir, 1199) Uzun yaşamayı istemek hakkımızdır. İşimiz çok, vaktimiz az. İmkânlarımız ve takatimiz sınırlı. Ancak uzun yaşayarak fazla kazanabiliriz. Uzun yaşamak da elimizdedir. Yeter ki yaşamaktan ne anladığımızı bilelim.